Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

19.11.1980 tarihinde Kdz. Ereğli’de doğdum. İlköğretimi Cumhuriyet İlkokulu’nda, ortaöğretimi Ted Kdz. Ereğli Koleji’nde, lisansımı ise Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF’de Maliye okuyarak tamamladım. Kompozitör ve aranjör kimliği adı altında Müzisyen olarak ‘Öteki Production’ -‘Sesizi Production’ ve ‘Genel Yetenek Firması ve Gece Vardiyası Film Yapım ile birlikte çalışıyorum.

En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Ereğli’ye en son, geçen sene mezunlar gecesinde geldim ve senede en az iki kez gelmeye çalışıyorum. Bir şekilde bağımı kopartmamaya gayret ediyorum diyebilirim. “Değişmeyen ne var ki?” diye cevaplayabilirim bu sorunuzu. Rengarenk boyadığımız o çocuksu tuvalden geriye renkleri solmuş hüzünlü ve kırık bir tebessüm kalmış artık. İnsanın doğup büyüdüğü yerler virane olunca ve öylece ıssızlığa terk edilince sanki bütün anıları çalınmış gibi hissediyor kendini. Barlar Sokağı’nın kapatılmasına çok üzüldüm ayrıca Türkiye’nin en büyük festivali olan Çilek Festivali’nin artık yapılmıyor olması da fazlasıyla düşündürücü. Kendimi hiçbir zaman bir yere ait hissetmedim hele siyasi bir partiye asla ama bu kentin üzerindeki puslu havayı kaldırıp güneşi açtıran kişi bana göre Halil Posbıyık’tır. Emekleri büyüktür ama şimdi onun bıraktığı eser ve güzellikler de yavaş yavaş tarihin tozlu raflarında kendine yer beğeniyor kanımca.

Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?

Ereğli’yi açıkçası hiç özlemiyorum; özlediğim tek şey o kenti güzel kılan insanlar. Onları özlüyorum ve sayılı kişiler için gidiyorum, dönüyorum. Okul hayatım boyunca öğrencisi olduğum hocalarımla(Rıdvan Türkekul-Aysel Türkekul-Fehmi Kınay-Mehtap Kınay) 10 yıldır kadim bir dostluğumuz var. Hayatı ve varoluşumu o güzelliklerle bezeli kalplerle paylaşmaktan dolayı bahtiyarım, yaldızlı bir lütuf benim için. Tabiki bir şehrin güzelliğinde oranın mimari etkisi ya da iklimi büyük rol oynayabilir ama benim için şehri yaşatan ve oraya gidilmesi için insanı yerinden kaldıran başat sebep; orada seninle aynı heyecanda atan ve seni tüm benlikleriyle bekleyen kalplerin olmasıdır. Ne vakit o kalpler de artık orada atmamaya karar verir artık ben de el ayak çekerim diye düşünüyorum. Evi kundaklamıyorum ama hatıralarımı tavan arasında tutmayı tercih ederimin tarifi bir nevi aslında.

Ereğli ile ilgili hatırladığınız yada unutmadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Mahalle arkadaşlıklarımız fanatizm derecesindeydi. ‘Noyan’ diye bir arkadaşım benim başıma ne gelse aynı olumsuzluğu bir şekilde kendine yansıtıyordu. 1988 yılında çocukluğumuzun verdiği enerjiyle yakalamacılık oynuyorduk, ben herkesi kovalayan kişiydim ve birden 15-20 kişilik tüm grup bir apartmana saklandı ve kapıyı tutmaya başladı. Ben de kendimi He-Man falan zannetmiş olmalıyım ki o kapıya doğru koştum ve olan oldu. Apartman camının büyük bir bölümü elime düştü bir kısmı da bazı arkadaşlarımın belirli uzuvlarını kesti. Ben ciddi bir yaralanma geçirdim bileğimde hala taşırım izini. O andan sonrasını hatırlamıyorum ve gözümü Umut Teyzelerin evinde açtım. Ve öğrendim ki Noyan benden sonra hemen gidip cama kafa atmış. Tasvip etmediğim ama unutamadığım olaylardan sadece bir tanesi.

Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey?

Çocukluğum, Aspendos, Necdet Öztürk

İşinizin dışındaki vakitlerinizde neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Zaman pastamın birçok dilimi müzikle dolu. Onun dışında kitap okumak ve bulunduğum şehri alt-üst etmek en büyük keyfim. İstanbul açık bir hazine çünkü. Hayatta size en mutlu eden şey nedir? Özgürlüğüm için verdiğim mücadele; çünkü varoluşun herkesin varoluşunun içine gizil bir kuyu bıraktığına inanıyorum. O kuyuyu keşfetmek ve içinden özsuyu kova kova çıkarmak gerekiyor o zaman şahsen herkes kendinin aynasını bulup içine girebilecek ve ne olduğunu ne olmadığını ya da ne olamadığını görecek. Bu sırrı hayat biz sağırken fısıldıyor ve o andan itibaren duymamız ve duyumsamamız için kendi iç sesimizle başbaşa bırakıyor bizi. Sese kulak vermeliyiz, sonrası hep çığlık ve ancak özgür insanlar çığlık atar. . Ben naçizane görevimin müzikle kuşandığını düşünüyorum ve buna inanıyorum. Çünkü tesadüf değilse gerçektir. Bu mücadele ve kendimi tanıyıp anlamaya çalışma yolcululuğu mutluluğumdur.

Share.

Comments are closed.

Exit mobile version