Hepimiz anne ve baba olmak için hayaller kurup çocuğumuz doğmadan hazırlıklara başlarız. Her şey eksiksiz olmalı, beşiği, yatağı, araba koltuğu, odası her şey ama her şeyin en güzeli olmalı. Nasıl büyük bir heyecan ve mutluluk. ‘’En kaliteli şampuanla yıkamalıyım, bambu iç çamaşırları ve kıyafetleri olmalı, mobilyaları, oyuncakları hepsi zararsız maddelerden üretilmeli. Hatta evimizi değiştirsek şöyle ayrı bir oyun alanı olan bir eve mi taşınsak?’’ gibi sözlerin hiçbirinize yabancı olmadığınızı biliyorum. Evet haklısınız ilk bebeğiniz her şeyin en iyisine sahip olmalı. Bundan sonraki yaşamınız artık çocuğunuz ne isterse ona göre düzenlenmeli değil mi? Peki, bir şey hatırlatmak istiyorum; Siz annenizin, babanızın ilk çocuğu olmadınız mı? Aynı heyecanları onlar yaşamadı mı? Elbette ki fazlasıyla yaşadılar. Sizin bambu iç çamaşırlarınız var mıydı? Zararsız üretilmiş oyuncaklarınız oldu mu? Siz plastik bebekle oynadınız, bilyelerle, naylon arabalarla büyüdünüz. Belki kendinize ait bir odanız bile yoktu. Çalışma masanız yerine mutfak masasında ders çalışırdınız. Fosforlu renkli kalemleriniz yoktu ama yine de ödevleriniz çok güzel olurdu. Tertemiz sayfalara özenle yazılmış inci gibi yazılar vardı.
Ebeveynleriniz psikoloji kitapları okuyarak büyütmedi sizi. Tabletiniz, telefonunuz, akülü arabanız yoktu ama sokakta oyun oynayıp dizleriniz parçalanırdı. Biraz oksijenli pamuk hop, tekrar sokağa. Anneniz kızardı, bağırırdı size değil mi? Poponuza az şaplak yemediniz. “Şimdi terlik geliyor” ya da “Ağzına biber sürerim sus bakayım!’’ vb. gibi laflar hiç yabancı gelmiyordur size. Peki, şimdi ne oldu? Neden çocuklarımız mutsuz? Neden memnuniyetsiz? Neden her şey daha zor? Neden ona kızdığınızda “ Ya kekelerse ya tırnaklarını yerse ya altına kaçırırsa?!” diye endişeleniyorsunuz? Trend olup lügatimize yerleşmiş yeni bir cümle ‘’Çocuğumun psikolojisi bozulmasın.’’ Sizler anne baba olarak gayet sağlıklısınız değil mi? Hiçte psikolojiniz bozulmamış, hepiniz sağlıklı bireyler olmuşsunuz güzel bir mesleğiniz var ve mutlusunuz. Sizlerin çocuğunuza sağladığı imkanları aileniz sağlayamadı belki size ama siz yine de gayet donanımlı, sağlıklı iyi bir insan olmuşsunuz. Bir gariplik yok mu? Şimdiki eğitim sistemi mi yoksa anne-babalarımızın yöntemi mi daha sağlıklı acaba? Bizleri geçmişten ayıran şey yoksa mükemmel anne baba olma hevesi mi? Biz işte bu hevese kendimizi kaptırıp çocuğumuzun isteklerini göz ardı edebiliriz.
‘’Evet benim kızım piyano çalmalı ve bale yapmalı.’’
‘’Oğlum matematikte birinci olacak.’’
‘’Şimdiden toplama çıkarma yapmayı öğretiyorum.’’
‘’Benim kız çok güzel resim yapıyor, hemen resim kursuna göndereceğim.’’
Sonra arkadaş ortamında söyleyecek konuşacak çocuğunuzu anlatılacak ne çok şeyi olacak değil mi? Siz mükemmel ebeveyn olma yolunda ilerlerken çocuğunuzun duygularını, heveslerini, yapmak istediklerini ve yapmak istemediklerini gözden kaçırıyor olabilirsiniz. Bırakın kendi heveslerinizi, bırakın mükemmel olma çabalarınızı, yorulmayın boşuna. Çocuğunuzu izleyin, sadece onun küçük şeylerle mutlu olmasını izleyin. Kirlensin, düşsün dizi kanasın, öpünce geçsin. Korkmayın hemen, doktora gitmeyin, sabunlu suyla yıkamayı öğretin.
Biraz kendimizi sorgulayalım. Ne yapıyoruz? Bu işin sonu nereye gidecek? Bu çocuklar ne olacak? Çocukluk mutluluklarınızı düşünün derim; sizi neler mutlu ederdi, ne kadar mutlu olurdunuz? Eski zamanlarda karşımıza çıkan anne-babalarımıza ait yöntemler daha mı doğruydu acaba? Tabi ki ‘’ Şimdi terlik geliyor!’’ demeyeceksiniz çocuğunuza ama onun yerine söyleyebileceğiniz cümleyi bulmak için çaba harcamalısınız, ona yeni bir tablet almak için değil.
Filiz KUTLU – Okul Öncesi Öğretmeni (Filiz Çocuk Yuvası Kurucu Müdür)