Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1951 Kdz.Ereğli doğumluyum. Memleketimi çok seviyorum. Burada yaşıyorum. Zaman zaman İstanbul’a torunumu görmeye gidiyorum ama 10 gün sonra dayanamıyorum. İstanbul bana git diyor.
Neden?
Çünkü şu Devrim Bulvarına çıktığım vakit, eşimi dostumu görüyorum ve bu beni mutlu ediyor. 1979 doğumlu bir oğlum var. Adı İhsan. 19 aylık da bir torunum var. Hayattaki en büyük mutluluğum da o.
Galatasaraylısınız bildiğimiz kadarıyla?
Hem de fanatik bir Galatasaray taraftarıyım. Bayrağım var. Maçlara da gitmekten çok büyük keyif duyarım. Aile olarak İlkokul ortaokul lise, Eğitim Fakültesi ve hatta Hastane gibi kurumlardan desteğinizi eksik etmemişiniz. Hatta titizlikle de takibini yapıyorsunuz. Kadri Yılmaz Lisesi Kurucu Md. Ahmet Bal Bey’ e ben ilk göz ağrımız derim. Selçuk Bey de benim kardeşim sayılır. Kafalarımız çok uyar. Sağ olsunlar özel günlerimde okul olarak hiç beni yalnız bırakmazlar. Bu konularla ilgili sözü müdürümüze bırakmak isterim.
Kadri Yılmaz Lisesi Md. Selçuk Bey: İhsan Yılmaz İlkokul ve Ortaokul, Kadri Yılmaz Anadolu Lisesi, Eğitim Fakültesi; bu üç kurum Kardeş Okuluz. Aramızdaki diyalog da, yaptığımız çalışmalar da hep ortak. Zuhal Hanım bu birliktelikte bizlere büyük katkı sağlıyor. Okullar ve fakülte birbirlerinden gelen talepleri kendi kurumu gibi karşılıyor ve birlik içinde daha samimi ve daha içten hareket ediyoruz. Kurucu Müdürümüz ve okulda büyük emeği olan Ahmet Bal da hala etkinliklerimizde bizlere eşlik ediyor.
Okullar arası yaptığınız ortak projeler oluyor mu?
Selçuk Bey: Tabii ki oluyor. En son Cumhuriyet Bayramında erkek öğretmenlere Telkari’den Türk Bayrağı rozeti; bayan öğretmenlerimize ise Telkari Türk Bayrağı kolyesi hediye ettik. Her 3 kurumun da hem fakülte, hem İhsan Yılmaz hem de Kadri Yılmaz öğretmenlerine. Cumhuriyet Bayramı Törenlerinde bu hoş bir farklılık yarattı. Kurum ziyaretlerimizi de Dekanımız, okullarımızın mevcut müdürleri ve Zuhal Hanım’ın eşliğinde hep birlikte gerçekleştiririz. Örneğin Ereğli’ye yeni Emniyet Müdürü geldiğinde hep birlikte ziyaret ederiz. Aramızda böyle bir birlik vardır. Yaz mevsimine doğru da yine tüm öğretmenlerle bir yemek programımız olacak. Ayrıca Cumhuriyet Bayramı Törenlerinden sonra tüm öğretmenlerimiz ile birlikte Zuhal Hanım’ı ziyarete gideriz. Sağolsun bizi kabul ediyor. Biz de büyüğümüzü ziyarete gitmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bir aile gibiyiz ve amacımız bu birlikteliği daha da canlandırmak.
Biraz da geçmişteki Ereğli’den bahsetmek isteriz. Çocukluğunuzdaki, gençliğinizdeki Ereğli’yi biraz anlatır mısınız bize?
Kaymakam Bey’in evinin olduğu yerde eskiden Askeri Plaj vardı. Çocukluğumuzda oradan denize girerdik. Eski hastanenin olduğu yerde Köşkümüz vardı. Askeriyenin plajına bir koy vardı. Ama oraya nasıl giderdik? Şimdiki yollar yok. Dikmen Pasajının karşısında İskele vardı. Hafta sonları iskeleden sandala binilir, sandallarla askeriyeden izin alınıp o koya piknik yapmaya ve denize girmeye gidilirdi. Orası olmazsa da Uzunkum’a gidilirdi. Bize yakın olduğu için Uzunkum’a yürüyerek giderdik. Eskiden Milli Eğitim’e bağlı bütün okullar kamp yapardı. Örneğin Nimet Okulunda kamp kurulur, Uzunkum’a da denize girmeye giderlerdi. Uzunkum’un şehir dışından da çok ziyaretçisi olurdu. Milletvekilleri de gelirdi oraya kamp yapmaya. Ereğli’nin en güzel yeriydi. Size başka bir ayrıntı söyleyeyim Şimdiki müzenin olduğu bina; Halil Paşa Konağı; Mehmet Ali Birand’ın büyük dedelerinindi. Benim üzüldüğüm taraf; kendi çocuğum dahil çocuklarımız Ereğli’ye dönmedi.
O zamanlar sosyal hayat nasıldı?
Ereğli’de eskiden sosyal hayat çok farklıydı. Her hafta konserler, tiyatrolar, etkinlikler olurdu. Belediye sineması ve Dünya Sinemasına gelmeyen sanatçı kalmamıştır. O Beyaz Kelebek’ler, Kenan Doğulu’nun babası Yurdaer Doğulu aşağı yukarı 2-3 ayda bir gelirdi. Cumhuriyetimiz de Ereğli’de çok güzel kutlanırdı. Atatürk Anıtının olduğu yerde Orduevi vardı. Davullar zurnalar, atlarla İskele Camisinin önünden kortejler fener alayları olurdu. Ama ne kutlamalar. Şimdi o kutlamalardan eser kalmadı.
Başka değişen ne oldu?
Eskiden otel yoktu mesela. Erdemir’in gelmesiyle 8000’lerde olan nüfus 66.000’lere çıktı. Herkes evlerini pansiyon yapmaya başladı. Hatta affedersiniz ahırları bile ev yaptılar o dönemde. Adana-Mersin’den de gelen çok oldu. İşçi çıktığı vakit Meydanbaşı’ndan sel akar gibi görünürdü. O zaman bizlerin hayatları da kısıtlandı. Herkesin birbirini tanıdığı küçük bir yerleşim yeriyken; mahalle aralarında pansiyonların olduğu çok kalabalık nüfuslu bir ilçeye dönüştü.
Çocukluğunuzdan kalan unutamadığınız anılar nelerdir?
En büyük anım annemi küçük yaşta kaybetmem oldu. 1958’de 6 yaşındayken kaybettim. Bunun dışında Ereğli’deki ilk kaloriferli ev bizimkiydi. 1962 yılında Morison şirketinin genel müdürleri bizim evde oturmuştu. Çocukluğum onlarla çok güzel geçti. Lojmanlar yapılıncaya kadar oturdular. Çocukluğumdaki en büyük bebeğimi Morison şirketi Genel Müdüründen almıştım. Çok da güzel bir bebekti. Bir de onların dergileri vardı, her ay düzenli olarak o dergiden getirirlerdi. Bizim esas çileğimiz Osmanlı Çileği idi. Reçeli kaynarken kokusu kaç metreden duyulurdu. Ayrıca tam yılını hatırlamıyorum; bir sene Hava Harp Okulu’na 2-3 kamyon Osmanlı Çileği Gönderilmişti. Onlar da bize karşılık olarak Hava Harp Okulu Bandosunu göndermişlerdi. O dönemlerde Ereğli’de de bando vardı ama Hava Harp Okulu Bandosu muazzamdı. Bando Meydanbaşı’ndan inerken insanların coşkusunu, hüngür hüngür ağlamasını o duygu selini görmenizi isterdim. O zaman İş Bankasının üzerindeki evimizde oturuyorduk. Babaannem dayanamayıp üzerlerine balkondan çiçekler attı. Duygulanmayıp ağlamayan kimse kalmamıştı. Bu da unutamadığım bir anıdır benim için. O zamanlar Askeriye Taburu, Askeriye lojmanının olduğu yerdeydi. Biz her sabah saat 05:00’da trompet sesi ile uyanırdık. Askerler atlarla Beyçayırı Stadının olduğu yere giderdi. Ne heybetli atlardı onlar.
Rahmetli Babanız Kadri Yılmaz’dan bize bahseder misiniz?
Babam kendisi okumadığı için eğitime çok büyük önem verirdi. En büyük isteği Ereğli’de bir üniversite kurmaktı. Gerçekleştiremedi ama inşallah ileride gerçekleşir de biz bunu görebiliriz. Bir kere evlendi. Annemin vefatından sonra bir daha evlenmedi. Ablam Merih Şuğle ve ben varız. Babam ticaretle uğraşıyordu. Köylerden keten tohumu, keçi kılı vs toplar bunların ticaretini yapardı. Mesela eskiden Altınyıldız’ların sahibi Cem Boyner’in dedesi babamın; Cem Boyner’in babasının dedesi de dedemin çok yakın arkadaşıydı. Ben de onların önünde saygı ile eğilirim. İlişkileri çok başkaydı. Eskiden o kalın kumaşlar keçi kılı ile yapılırdı. Köylerden toplanan keçi kılları motorlarla İstanbul’a gider ve Altınyıldız da bunları kumaş yapardı. Gerisini de Fehmi’den dinleyelim.
Fehmi Karaaslan: Kadri Amca sadece Ereğli’yle ilgili bir abi, bir Tüccar değil; Tüm Zonguldak’a hem siyasi hem eğitim, hem de sağlık açısından faydası dokunmuş bir insandı. 1946’da Ereğli’de Cumhuriyet Halk Partisi ilçe Başkanlığı kurulduğu zaman, ilk İlçe Başkanı olmuştu ve 23 sene boyunca İlçe Başkanlığı yaptı. İsmet İnönü Türkiye’de ilk defa bir ilçe Başkanını ziyarete Kdz.Ereğli’ye gelmişti. Aynı zamanda Erdemir’in buraya kurulmasında çok büyük emeği olan bir insandı. Bir gün Devrek’e özel bir baston yaptırmaya gitmiştik Kadri amcayla beraber. Devrek’te çarşıdan geçerek bastoncuya gittik. Bastoncuya girdiğimizde Devrek’in tüm ileri gelenleri Kadri amcayı görmeye geldiler. Sevilen bir insandı. Zonguldak’ın her yerinde izi vardır. Bahsetmek istediğim bir konu daha var. Bir dönem Ereğli Sağlık anlamında boğuluyordu. O zamanki nüfusun artmasıyla beraber hastane çok yetersiz kalmıştı. Arka tarafa ek bina yaptırıldı. Kadri Yılmaz sağlık anlamında da bunun gibi çok büyük katkılarda bulundu Ereğli’ye. Şimdi yeni Hastane binası yapıldı. Ereğli’ye bu kadar büyük hizmetler yapan bu insanın ismi nereye gitti? Yok! Oradaki ismin yeni hastaneye taşınması gerekiyordu. Bu; yapılan hizmete hürmettir, saygıdır. İnsanların adı yazılı odaları vardı. Hepsi yok oldu. O isimlerin yeni binaya nezaketen taşınması gerekiyordu.
Zuhal Hanım: Haksızlığa tahammül edemezdi. Bir yanlış olduğu zaman karşısındaki kim olursa olsun itiraz eder; doğru bildiğinden şaşmazdı. CHP’liydi ama Adalet Partisi kökenli Merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile arası çok iyiydi. Ankara’ya gittiğinde tüm kapılar ona açılırdı. Ona ‘Ağam’ diye hitap ederdi. Hatta tüm programını iptal edip babamın cenazesinde de bulunmuştu. Demirel’in en çok sevdiği balık Kalkan Balığıydı. Babam her sene yollardı. En son eşi için taziye ziyaretine gittiğimde ‘Ağamın kızı gelmiş, yine balığımı unutmadın değil mi’ dedi. Ereğli’nin durumunu ve özellikle Tarihi Evleri sordu. Ereğli’ye ilk gelişinin 1958 yılında olduğunu belirtti. Fehmi Karaaslan: Kadri Bey ile Cumhurbaşkanlığına giderken arabanın arkasını 15-20 sepet Osmanlı Çileği doldurup giderdik. Çileğin kokusunu duyunca Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Ağamın geldiği kokudan anlaşılıyor.’ derdi.
Zuhal Hanım rahmetli babanızın çocuklarla arası nasıldı?
Dışarıdan sert biri gibi görünürdü ama çocuklarla diyaloğu çok iyiydi. Çok severdi çocukları. Ayrıca köylüyü çok tutardı babam. Onların sayesinde buralara geldik derdi. Zamanında köyden çok çocuğun Erdemir’e girmesini sağladı. Aynı zamanda çok mütevazi bir insansınız. Kendimden ve yaptıklarımdan bahsetmem, bahsedilmesinden de hazzetmem. Dinimizde de böyledir. Belki teşvik amaçlı söylenmesi gerekir ama bu pek bana göre değil.
Peki sizi ne mutlu eder?
Hayatımdaki en mutlu olduğum anlardan biri; babamdan başlayarak devam eden hizmetler adına Sevgi Barış Dostluk Ödülünü yüzlerce Ereğli’linin önünde almamdı. Bu beni çok onurlandırdı. Bunun dışında Öğrencilerin başarıları beni çok gururlandırıyor. Mesela geçen gün okulun basketbol maçı varmış. Çocuklar kazanmışlar. Müdür bey de videolarını çekip göndermiş. Bu beni çok duygulandırdı, mutlu etti.
Okul Md.Selçuk Bey: Zuhal Hanım bizim sportif, Kültürel faaliyetlerimize her zaman katılıyor. Bizi hiç yalnız bırakmıyor. Çocuklar evet isim olarak Zuhal Hanım’ı tanıyorlar ama mutlu günlerinde de yanlarında görüyorlar. Aralarındaki bağ güçleniyor. Hem öğrenciler, hem biz hem de öğretmenler açısından bizimle birlikte olması büyük onur. Bu üç okulunda öğrencileri bir başarı gösterdiklerinde Zuhal Hanım tarafından ödüllendirileceğini biliyor ve bu onlar için büyük bir motivasyon sağıyor. Törenlerimizde Rahmetli Kadri Bey ve Mehmet Ali Bey’i de mutlaka anarız.
Peki ilkokula ismi verilen İhsan Yılmaz nereden geliyor?
İhsan Yılmaz dedem oluyor. Oğluma da dedemin ismini verdim.
Gördüğümüz kadarıyla aileyi Ereğli’de siz temsil ediyorsunuz Zuhal Hanım?
Evet, ben temsil ediyorum. Bakın, Nurdan Oğuz’un da gitmesine çok üzüldüm. O da ailede tek olarak bulunuyordu Ereğli’de. Ama o da kolay kolay Ereğli’yi bırakmaz diye umuyorum.
Bu güzel sohbet için size çok teşekkür ederiz.