Bu sayımızda Baş Köşe bölümümüzün konuğu Ereğli’nin başarılı ve saygın iş adamlarından Hayrettin Aksoy’du. Kendisiyle çocukluğu, ailesi ve tecrübelerini konuştuk. Gerçekleştirdiğimiz keyifli ve içten sohbet için tekrar teşekkür ediyoruz.

Hayrettin Bey, bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ben 1949 yılında Tokat Niksar’da doğdum. İlkokul ve ortaokulu Niksar’da okudum. Liseyi ise o dönemde ilçemizde olmadığı için Tokat’ta yatılı okudum. Sonra İstanbul maceram başladı. İlk önce İstanbul Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisine başladım. Bir yıl okuduktan sonra idealimdeki mesleğin Fransızca öğretmenliği olmadığını anlayıp tekrar sınavlara girdim. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine geçtim ve Matematik Fizik bölümünü bitirdim. Okul devam ederken bir taraftan da çalışmaya başladım. İstanbul’daki çalışma hayatım benim geleceğe bakış açımı ve planlarımı da değiştirdi. Hayalim üniversiteyi bitirmek, Niksar’a yerleşip evlenmek ve dedemin çiftliklerini yönetmekti. Ama hayat beni çok farklı yerlere sürükledi. Genelde beni Borusan’dan dolayı nakliyeci diye bilirler ama kamyonculuk bizim ailede dede mesleği. 1946’dan bu tarafa dedemin, amcamın, babamın kamyonları vardı. Dedem kamyoncu Hacı Mehmet Ağa, babam kamyoncu Turan diye tanınır.
Bizi de kamyoncu olarak tanınmayalım diye okuttular ama işte kaderin cilvesi; yıllar sonra biz de kamyoncu olduk:) Dedem, benim çok örnek aldığım ileri görüşlü bir insandı. Niksar gibi bir ilçede Şoförler Derneğini kurmuş ve 17 sene yöneticiliğini yapmış. Babam ve amcamın ticari yönden bayrağı iyi taşıyamadıklarını düşünürüm. Çünkü 1950’li yıllarda 3 arabanız varken şimdiye filolarınızın olması gerekir.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Hatırladığım çok fazla bir şey yok ama ilçedeki ilk üç tekerlekli bisikleti dedemin bana getirdiğini unutamam. Bisikleti o kadar çok arkadaşlarımla paylaşırdım ki bana zor sıra gelirdi. Sokaklarda çelik çömlek oynardık. İlk futbol topumu da dedem almıştı. Çok iyi top oynadığımı hatırlarım. Kavga etmeyi hiç sevmezdim. Arkadaşlarım, anneleri hep beni örnek gösterdikleri için içten içe bana çok kızarlardı.

Yıllarca çalıştığınız Borusan’la yollarınız nasıl kesişti?

Kadere çok inanmam diyorum ama; bir rüzgar aldı beni ve bir yerlere getirdi. O zamanlar İstanbul’da köprü yoktu. Anadolu’dan karşıya vapurla geçiyorduk. Arabalı vapurda çok yakın bir tanıdığıma rastladım. O da Tokat Niksarlıydı. Babamı sordu ve Tokat’ta olduğunu söyleyince, ‘Ustaya söyle kamyonları da alsın gelsin, Borusan’da iş var çalışacak araç arıyorlar.’ dedi. O şekilde ailem de 1973 yılında İstanbul’a yerleşti. Babam vefat edeli 20 yıla yakın oldu, annem çok şükür iyi, hala İstanbul’da yaşıyor. Bu sırada ben 1973 yılında evlendim. Eşim Nurten Hanım, İstanbul Beykozlu. Ama kim kimi kandırdı, o kısmı bilmiyorum 🙂 Erken evlenmek, erken yol almak anlamına geliyor. 1 yıl sonra 1974 yılında Mehmet doğdu. O sıralarda Borusan’da Nakliye Departmanının ismi Boru Nakliyat’tı. Her hafta gidip babamın taşıma faturalarını götürüp nakliye paralarının tahsilatını yapıyordum. Borusan’da çalışmak istediğimi söyledim ve üç ay sonra Borusan’da işe başlamıştım. 3 ay İstanbul’da çalıştıktan sonra 1978 yılında Ereğli’ye gider misin dediler. Ereğli’yi bilmiyordum, gördükten sonra karar vereceğimi söyledim. Ereğli’ye geldim. Seydi Cöbekoğlu’nun dükkanının üzerindeki iki kat Boru Nakliyatın ofisi ve lojmanı olarak kullanılıyordu. Kabul ettim ve buraya yerleştim. İkinci oğlum Levent, Ereğli’de doğdu. O döneme kadar hiç bilmediğim şehir olan Ereğli memleketim oldu. 1985 yılında nüfus kaydımı bile buraya aldım.

Başından beri Borusan’ın Ereğli’deki süreçlerini siz yönettiniz o zaman.

Buraya Borusan temsilcisi olarak geldim. Borusan adına Erdemir’deki kara ve deniz taşımalarının tüm süreçleri ben yönettim. O yıllarda Erdemir’in üretimi 600 bindi. Şimdiki 4 milyon tonlara yakındır. Dolayısıyla buna paralel Borusan’ın buradaki kapasitesi de arttı. Uzman olarak geldim. Sonra şef, müdür ve bölge müdürü oldum. İlave görev ve sorumluluklar nedeniyle bölgeler arasında çok seyahat ettim. Hedefim, oğullarım okulu bitirince emekli olmaktı. Fakat Borusan Lojistikteki yeni yapılanma beni farklı konumlara yöneltti. Emeklilik hazırlıkları yaparken hiç planlarımda olmayan Bursa Bölge Müdürlüğüne atandım. Bunun hikayesi uzun, belki başka zaman paylaşırız. Şunu söylemeden geçemem; Bursa’daki üç yıllık yöneticilik yaşamım, yarınlara bakışımın büyük gelişim ve değişim noktasıdır. Çünkü orası 400’e yakın çalışanı, Kara ve Deniz Taşımacılığı, depo ve antrepoların yönetimi, Liman Vinç ve ekipmanları takip ve yönetim sistemleri, gümrüklü gümrüksüz sahalar gibi çok geniş bir alanı kapsıyordu.

Peki Bortruck macerası nasıl başladı?

Babam 1998’de vefat ettiğinde 5 aracı vardı. Büyük oğlum Mehmet üniversiteyi bitirmek üzereydi. Hamle Nakliyat olarak şirket kuruldu ve yanına yardımcı alarak süreci Mehmet yönetti. Araç sayısı 10’a çıktı. 2004 yılında Levent askerden geldikten sonra yeni araçlar satın alınarak araç sayısı arttı. 2007 yılında emekli oldum. Borusan Lojistik ile yapılan ortak proje kapsamında yeni araçlar satın aldık. Araç sayımız 35 oldu. Ve projenin devamı olarak şirketimizin ismini BORTRUCK olarak değiştirip sektörde daha da güçlenerek devam ediyoruz.

Nakliyat sektörü şu anda ne durumda?

Yurt dışını bilmiyorum ama şu sıralar Türkiye’de en zordaki sektörlerden biri lojistik. Döviz fiyatlarının yukarı çıkması araç fiyatlarının da çıkmasını sağladı. Ancak Türkiye’de yurt içi taşıma yapan tüm firmaların geliri TL. Genelde satış / satın almalar Euro olarak yapıldığı için de sorunlar bitmiyor. Bu ne kadar devam eder o kısmı bilmiyorum ama yarınlar bu sektör için zor.

İlk geldiğinizdeki Ereğli ile yeni Ereğli arasındaki farklar nedir?

Ereğli de dahil Türkiye bazında eskiyle yeni dönemi karşılaştırmak isterim. Bir defa rekabet farklı. Eskiden tüketim değil üretim rekabeti vardı. Bu çok önemli. Bu kadar çok lüks ve israf yoktu. Şimdi ise marka bağımlılığı ve tüketim ön plana çıktı; buna karşın üretim konusunda kimse gerektiği kadar çaba göstermiyor diye düşünüyorum.

Burada gördüğümüz kadarıyla herkes çok meşgul ama sessiz ve saygın bir atmosfer var.

Şu anda bizim firmada çalışan sayımız benle beraber 80. Bunun 60’ı sürücü arkadaşlar, diğerleri ofis personeli. Biz önce kendimizi sonra birbirimizi sevip sayıyoruz, sonra da çevremizi… Borusan kültürünü devam ettiriyoruz burada. En büyük hayalim örnek olmak. Her konuda giyimde, kuşamda, davranışta. Ben yapmadığım bir şeyi isteyemem. İş hayatında sinirlenmemek mümkün değil ama tepkimi doğru göstermeye çalışırım. Sinirlenmek başka bir şey, doğru tepki göstermek başka bir şey. Doğru zamanda doğru tepki iyileşmeyi başlatır. Bortruck’da ben önce insanım, sonra yöneticiyim, abiyim, babayım, amcayım. Eğer insanlık vasfında problem varsa bunların hepsinde problem var demektir. Öncelikle iyi insan olacaksın. Doğru, dürüst insan olacaksın sonra abi, baba, amca, müdür, doktor ol ama önce doğru insan ol. İyi bir insanın eksiklerini zamanla tamamlayabilirsin ama kötü insanı değiştirmek çok zor.

Şirket zaman zaman ciddi başarılar elde edip ödüller alıyor. Bu tarz ödüllere önem veriyor musunuz?

Ödül almak tabiî ki güzel; yaptığın hizmetin teşekkürüdür. Hedefimiz ödül almak değil, hedefimiz önce yaptığımız işi doğru yapmak. Yaparken de sürekli çağa ayak uydurmak kendimizi geliştirirken ekipmanımızı geliştirmek, yenilemek. Her zaman Örnek ve önder olmak…

Anladığımız kadarıyla dedeniz Hacı Mehmet Aksoy hayata bakışınızı etkileyen insanlardan biri. Kendisinden öğrendiğiniz en önemli şey neydi?

Çocukluğumdan hatırladığım; dedemin en yakın ahbapları hakim, savcı, doktor, kaymakam, yüzbaşıydı. Alanında lider insanlarla sohbet etmeyi severdi. Hep saygındı. Hayatında hiç kimseyi boş çevirdiğini hatırlamıyorum. Zannediyorum bu nedenle ‘Hacı Ağa’ derlerdi. Herkese yardımcı olurdu. O zamanlar Niksar’da taksinin adı bile yok, Jip bile bir veya iki tane var. Birisi bizim. Yolda birilerine rastlarsa kesin arabaya alırdı; gideceği yere kadar götürürdü. Ben de yolda bekleyen insanları (avukat arkadaşım çok kızsa da) alırım arabaya. O zaman için güzel olan davranış biçimi, günümüz şartlarında sıkıntılı olmaya başladı. Ama yine de ben almazsam içim rahat etmiyor.

Öncelikle iyi insan olacaksın. Doğru, dürüst insan olacaksın sonra abi, baba, amca, müdür, doktor ol ama önce doğru insan ol. İyi bir insanın eksiklerini zamanla tamamlayabilirsin ama kötü insanı değiştirmek çok zor.

Bunun dışında başka bir meslek seçme şansınız olsaydı ne olurdunuz?

Seyahat etmekten olağanüstü keyif alıyorum. Ben çok iyi bir otelci olurdum; küçük de olsa bir otelim olsun isterdim. Vereceğim hizmet kalitesiyle insanları mutlu etmekten zevk alırdım.

İş dışında nelerle uğraşmaktan keyif alırsınız? Yazları nasıl geçirirsiniz?

Korku ve bilim kurgu dışında film izlemeyi çok severim. Sinemaya gitmiyorum ama evimde sinema odam var. Maç olmadığı her gün mutlaka bir film izlerim. HaziranEylül arası Akçakoca’da yazlıkta kalıyoruz. Denizin güzel olduğu her sabah 08:15 yüzme saati… Güneşlenmeyi ve kitap okumayı çok seviyorum. Hafta sonları bir kitap bitirdiğim olur. Mangal zevkini de unutmamak lazım; misafir ağırlamanın en kolay yolu. Bu arada mangalda et pişirmeyi torunlara da öğretmeye başladım:) Ayrıca yıllardır çok yakın arkadaşım ve eşi ile haziran ve eylül aylarında iki defa tatil yapıyoruz. Çoğunluk tercihimiz Göcek tekne veya Antalya oluyor.

Normal hayatta en çok neye kızıyorsunuz?

Yalan söyleyene çok kızıyorum. Hele yalan söylemeyi beceremeyenlere daha çok kızıyorum. Çünkü karşısındakini aptal yerine koyuyor; ona dayanamıyorum.

Share.

Comments are closed.

Exit mobile version