Çanakkale savaşları, Türk Milleti’nin kaderini değiştirmiş ve adını tarihe altın harflerle yazdırmış büyük bir zaferdir. Bu zafer, en rütbelisinden en kıdemsizine kadar Türk askerinin kanıyla, canıyla kazandığı; her anı kahramanlıklarla dolu bir abidedir. Vatan sevgisinin, iman gücünün çelikleştiği ve adeta etten bir duvar örülerek “Çanakkale Geçilemez” dedirten Mehmetçiğin zaferidir. Bu büyük zaferde ölümüne çarpışan kahramanlardan biri de Kdz.Ereğli’den cepheye katılan gazimiz Kolsuzoğlu Ahmet’tir.
Bugüne kadar çok bilinmeyen kahramanlarımızdan biri olan ve kalbi ölene kadar ‘Vatan Sevgisi’ ile atmış kahramanımıza minnet borcumuzu ödemek ve anısını onurlandırmak için ‘Eskilerden Kim Kaldı’ bölümünde torunu Seda Kolsuz’dan dedesini anlatmasını istedik.
Ahmet Kolsuz kimdir?
Ahmet Kolsuz, 1888 yılında Hacı Kolsuzoğlu Mehmet ve Ayşe’nin oğlu olarak Kdz.Ereğli’de dünyaya gelmiş. Dedem Ereğli doğumlu. Ama asıl ceddimiz Osmanlı’ya katılan son beyliklerden biri olan Candaroğlu’dur. Buraları Türkleştirmek için Kastamonu’dan getirilen ilk Türklerdeniz. Dedem gençliğini Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde yaşamış. 1914 yılında 1.Dünya Savaşının başladığı sene, Cihad-ı Ekber (Büyük Savaş) için, bir Seferberlik ilan edilip bütün askerlik çağındakiler cephelere çağırılıyor. Dedem de 26 yaşındayken Kdz.Ereğli’den gemilere bindirilip İzmit’e gönderilenler arasında. İzmit’ten de kara yoluyla Çanakkale’ye, cepheye sevk ediliyor. Çanakkale’ye sıhhiye çavuşu olarak gidiyor. Şimdi Çanakkale’de bulunan Anıt Mezar’ın altında sağlık hizmetleri konusunda hizmet veren, yaralıların getirildiği askeri birimin başında bulunuyor. Çanakkale’deki büyük çarpışmalar bittiğinde, Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli muharebelerinden birinin gerçekleştiği cephelerden biri olan Filistin Cephesi’ne gönderiliyor. Filistin’de çarpışırken İngilizlere esir düşüyor. Esaret altında kendiyle ilgilenen İngiliz bir hemşireyle gönül bağı oluyor. Duyduğumuza göre ondan bir çocuğu oluyor. Ama esir değişimi olduktan ve Ereğli’ye döndükten sonra bunu babasına açıklayamıyor. O zaman büyüklere karşı müthiş bir saygı ve korku varmış. Ailenin uygun gördüğü Yaşar Hanım’la evlenip kendine Ereğli’de bir yuva kuruyor. Hatta o dönem İngiliz hemşire dedemin yanına gelmiş ancak dedem askerden bir tanıdığım diyerek geçiştirmiş. Sonuçta kadıncağız kabullenip İngiltere’ye geri dönmüş. Özel hayatı bu şekilde devam ederken dedem Ahmet Kolsuz; içindeki vatan sevgisini Kuvayi Milliyeci olarak yaşatmaya devam ettirmiş. Buradaki Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kuruluşunda Nimet Hoca olmak üzere dedeme de teklif etmişler ama kendisi resmiyette olmasa da pratikte bölgede bu konuda en önde hizmet edenlerden biri olmayı tercih etmiş.
Nurettin Peker’in ‘Öl, esir olma’ kitabında Kdz.Ereğli’li Kuvayi Milliyecilerden bahsederken o zamanlar soyadı kanunu olmadığı için dedemin ismi ‘Kolsuz Ahmet Ağa’ olarak geçiyor. (Bkz.Öl Esir Olma-Nurettin Peker Syf:132)
Çanakkale’den muharip gazi; Filistin’deki savaştan da iki ayağından yaralanıp esir düşünce ‘Malul Gazi’ olarak dönüyor. Son iki senedir sağ olsunlar ilçe protokolümüz 18 Mart Şehitleri Anma Gününde ve 19 Eylül Gaziler Günü’nde dedemin mezarını ziyaret ederek anısını onurlandırıyorlar. Nice köylerde Çanakkale şehidi gazisi vardır ama bunların çoğu bilinmiyor.
Kolsuz Ahmet Ağa, resmiyette olmasa da pratikte bölgede Kuvayi Milliyeci olarak en önde hizmet edenlerden biri olmuştur.
İstiklal Harbinde Gazi Alemdar gemisinin önemini biliyoruz. Fransız gambotu ile savaş sırasında şehirden de destek olan bir grup var. Galiba dedeniz de o grubun içinde değil mi?
Evet. Çoban Çeşmesinin orada bir kahve varmış. Şimdiki fabrikada çalışan taşeron firmalar gibi, o dönemde Kandilli’deki ocaklarda iş çıkınca iş alan müteahhit firmaların sahiplerinin genelde gündüzleri oturdukları bir mekanmış bu kahvehane. Gelecek haberlere göre hareket ediyorlarmış. Eski Belediye Başkanı Dündar Güçeri’nin babası Mustafa Güçeri oradaki devlet hastanesinin başındaymış. O zamanlar yaygın olan Frengi hastalığının toplumda yayılmasını önlemek amacıyla devlet tarafından hastanede Başhekim olarak görevlendirilmiş. Hastaneden bakınca Fransızlar ve Alemdar arasında geçen mücadeleye tanık olmuş ve kahveye gelip ‘Kahramanlar orada savaşıyor, siz burada ne oturuyorsunuz’ diyerek oradakileri galeyana getirmiş. Dedem de arkadaşlarıyla oradaki sandallara atlayıp hücum botuna doğru harekete geçiyor. Halkın da yardımıyla oradaki askerler esir alınıyor.
Dedenizin asıl mesleği nedir?
Dedemin asıl mesleği ayakkabıcılık. Çarşı içinde Rumlardan kalma bir dükkanda yemeni ustası olarak çalışıyormuş. Kamer Kuyumcusu’nun oradaki köşeyi dönünce hemen köşedeki dükkan. Ondan önce orada bir Rum terzi varmış; seni görünce hiç ölçü almadan kalem gibi üzerinde göre elbise dikermiş. Öyle anlatırlardı. Büyük zanaatkarlar varmış Ereğli’de. Mübadele zamanında 1200 kişi buradan ağlayarak gitmiş.
Askerden sonra da dedem yemenicilik işine devam etmiş. Bu arada bağcılık işine de merak sarmış. Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte kömür ocaklarının işletmesinin Almanlara verilmesine kızan Ruslar tarafından Ereğli kıyıları sık sık bombalandığı için ikinci bir adres ve güvenli bir yer olarak Belen’den kendilerine bir yer edinip; bağ bahçe işleri ile de uğraşmışlar. Hatta dedem bağcılık ile ilgili çok araştırmış ve çok iyi Çavuş Üzümü yetiştiriyormuş. Ancak fabrika kurulduktan sonra hava kirliliğinden dolayı artık bu üzümler yetiştirilmemeye başlamış. Bir dönem Tuğlacılık da yapmış. O zamanlar bu bölgede evler viranmış. Hatta ihtiyacı olanlara evlerini yapmaları için para almadan hayrına tuğla vermekten iflas etmiş. Yedirmeyi içirmeyi de çok severmiş.
Dedeniz ile ilgili hatırladığınız bir anınız var mı?
Ben çok küçüktüm dedem vefat ettiğinde. Küçükken sürekli onun sigaralarını sakladığım için bana kızardı; bunu hatırlarım. Ama dayımın anlattığı bir küçük anısı var. Hiç elemana ihtiyacı olmadığı halde bir adamı çalıştırıyormuş yanında. Dayım ona ‘Baba sen bu adamı her gün niye çağırıyorsun? diye sormuş. ‘Oğlum sen bilmezsin onun oğlu askerde; paraya ihtiyacı vardır ben de ufak tefek iş yaptırıyorum ona harçlık veriyorum o harçlığı askerdekine gönderiyor’ demiş. Yüce gönüllü, çok yönlü bir insanmış dedem.
Çanakkale Savaşı ve 1.Dünya savaşı gazisi; Kuvayi Milliyeci Ahmet Kolsuz’un torunu olarak Seda Kolsuz’u da tanıyabilir miyiz?
Ben 17 eylül 1953 doğumluyum. Kirmanlı’da büyüdüm. Ailemin 4. ve tek erkek çocuğuyum. Ortaokula kadar okudum, bizlerde bir top hastalığı vardı. Yani fazla üzerimize düşen olmadı. Ablam okudu doktor oldu. Askerden önce Dündar Bey’in zamanında şimdiki Yaşlılar Gençler Evinin oradaki Belediye sinemasında gişe memurluğu yaptım. Askerliğimi Mamak ve İstanbul’da yaptım. Askerlik dönüşünde de Erdemir’de Koruma Güvenlikte çalıştım ve 1997’de emekli oldum. Tarih Doğa Derneği, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği birde Galatasaraylılar Derneğinde görev yaptım. Fanatik bir Galatasaraylıyım.
Seda Kolsuz’a Kdz.Ereğli için büyük bir değer olan dedesi Ahmet Kolsuz’u anlattığı için şükranlarımızı sunuyoruz.