Bu sayımızdaki ‘Eskilerden Kim Kaldı’ bölümümüzde sizleri dergimizin ilk gününden itibaren röportajını gerçekleştirmek istediğimiz Sevgili Büyüğümüz Rıdvan Çimenoğlu ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbet ile baş başa bırakıyoruz.

Rıdvan Amcacığım, öncelikle bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Öncelikle kaç yılında, nerede doğduğunuzu öğrenebilir miyiz?

1925 yılında Ereğli’de doğdum. Esas 1341 Hicri. Futbol sahasının yanında Beyçayırı’nda evimiz vardı. Orada doğdum büyüdüm. O zamanlar oralarda çok ev yok. Bizimkinden başka Mehmet Bey’ lerin evi vardı en dipte. Bizim evin yanında Medrese vardı. Çınar ağaçları vardı. Babam Mehmet Çimenoğlu Abdi Köyü’nden. ‘Ben mektebe gideceğim.’ demiş. İstanbul’da Saray’da memur olarak çalışan akrabalarımızın yanına gitmiş ve Sultanahmet’teki Medrese’ de okumuş, mezun olmuş. O dönemde Ereğli Müftüsü vefat etmiş sanırım. O sebeple babamı Ereğli’ye Müftü olarak atamışlar. Merkezde yazıhanesi vardı. Annemin adı Hatice. O da Ereğli’li. Orhanlar mahallesinden. Ağabeylerim vardı; Suat ve Nuri Çimenoğlu. Hatice isimli de bir ablam vardı.

Eğitim hayatınız nasıl geçti?

O dönemde Ereğli’de üç tane İlkokul vardı. Biri Süleymanlar, biri Kayabaşı, biri de Bozhane Mektebi. Ben evimize en yakın olan Süleymanlar Mektebinde okudum. İlkokul bittiği dönemde burada Ortaokul yoktu. Babası esnaf olan onun yanında işe başlıyordu, ya da okumaya devam edecekse, şehir dışına yatılı gönderirlerdi. Benim babam da Müftü olduğu için beni, Kastamonu’ya leyli (yatılı) gönderdi. Orada 1. ve 2. sınıfı okudum. Daha sonra 1938’de buraya özel ortaokul açılınca Ereğli’ye geldim, son iki sınıfını da burada okudum. Şimdi müze olan yerdi okul. Okulun ilk mezunları da bizlerdik. Ereğli’de lise de yok o dönem, Haydarpaşa Lisesi’ne yatılı okumaya gönderdi babam. Yıllık 200 liraydı. Ağabeyim Zonguldak’ta memurdu, son sınıfta abimin yanına gittim ve Çelikel Lisesi’nden mezun oldum.

O dönemde Üniversite okumak çok rastlanan bir şey değildi sanırım. Siz üniversite okudunuz mu?

Üniversite için İstanbul Hukuk Fakültesi’ne gittim. Ama benim yabancı dilim İngilizceydi. Haydarpaşa Lisesi’nde İngilizce okuyan 33 kişiydik. Fransızca ve Almanca 2’şer şubeydi. O dönemde çok revaçta olmamasına rağmen ben İngilizce seçmiştim. Üniversite okumak için İstanbul Hukuk’a gidince derslerin hep Fransızca olduğunu gördüm. Yapamadım. Ankara Hukuk’ta lisan yoktu, oraya gideyim dedim ama abim yollamadı bu sefer.

Üniversite olmayınca Ereğli’ye döndünüz herhalde.

Evet, Ereğli’ye dönüp ticaret yapmaya başladım. Eski Oğuz’ların dükkanının karşısında Manifaturacılık yaptım. İstanbul’dan malzeme alıp burada satıyorduk. Onun dışında ilerleyen yıllarda siyah beyaz televizyonlar çıkınca İstanbul’dan televizyon getirip burada sattım.

1950 yılında Mustafa Akman’ın çalıştırdığı Göztepe Spor Kulübünde Cevdet Çelikpehlivan, Orhan Tali, İlhan Özyağcı, Halit Birinci, Fikret Cıbır, Özcan Başol, Kaleci Berber Vicdan Tek, Kenan Yolcu, Cahit Ümit, Muzaffer Teberoğlu, Sabri Aral, Özer Algan ile top koşturmuşsunuz…

Eveet, nereden buldun sen bunları. Aynı takımdaydık:) Bizden önce Halkevi Futbol Takımı vardı. Bizimki Çarşıydı. Beyçayırı’nda Futbol oynardık. Sol vuran yoktu o dönemde fazla, ben sol açık oynardım. Beni önce Zonguldak’ta EKİ Spor Kulübünden istediler. Başka bir zaman da Galatasaray gelmişti, Gündüz Kılıç’la onunla top oynadık. Beni çok beğendiler. Beykoz Spor Kulübü’ne transfer etmek istediler. ama annem göndermedi.

Hangi takımı tutuyordunuz?

Göztepe Spor Kulübü. Onun dışında Galatasaraylıyım.

Sizin hatırladığınız Erdemir’den önce Ereğli nüfusu kaçtı? Ereğli nasıldı?

Ben 4000-4500 olduğunu biliyorum:) Deniz bu Yalı caddesinin önüne kadar vururdu, yollar sonradan yapıldı. Aşağıda At Kapısı’ndan denize girerdik. Bir de Bozhane’de plaj vardı. Saadettin Bey’in evinin önünden denize girilirdi. Bozhane’den eski Hastaneye kadar kumsaldı oralar. Kadınlar da şimdi fabrikanın olduğu yer olan Uzunkum’dan denize girerdi. Uzunkum o kadar güzel bir plajdı ki; git git beline kadardı deniz. Kumsalı da çok güzeldi. 1950’li yıllarda Kızılay’dan turistler için 40 tane çadır aldım, 30 liradan kiraya verdim. İstanbul, Ankara’dan denize girmeye gelirlerdi.

Otel var mıydı o dönemde?

Otel yok, bir Han vardı.

Hatırladığınız başka bir ayrıntı var mıydı eskilerden?

Bir sene çok yağmur yağdı. Pazaryerindeki köprüye bir ağaç geldi durdu, tıkadı dereyi. Dere taştı, Yemeniciler çarşısındaki dükkanları bir de aşağıda hapishanenin olduğu yerdeki çarşıdaki dükkanları hep sel aldı.

Rahmetli eşiniz Türkan Hanım’la ne zaman tanıştınız? Kendisi Ereğli’li miydi?

53- 54 yıllarıydı evlendiğimde. Ereğli’li değildi, babası memurdu, öğretmendi. Ama burada büyüdü. Bozhane Cami’nin karşısındaki evden gelin çıktı. Buradan geçerken görürdüm hep, öyle tanıdım. Düğünümüz Halkevi’nde oldu. Sonra Bozhane’deki lokantada erkek erkeğe eğlence yaptık, yemek daveti verdim. Gelinlik almak için İstanbul’a gittim. Beyoğlu’nda Galatasaray Lisesi’ni geçtikten sonra bir dükkan vardı, oradan aldık.

Türkan Teyzem güzel miydi?

…. (Gülüyor). Resimlere bakın, belli olur:) Çok gezerdik beraber. İstanbul, Ankara, İzmir Fuarı…

Boğaziçi Köprüsü’nin açılışına da gitmişsiniz?

Turan Özyağcılar’la, eşli olarak gitmiştik. Köprüde yürüdük, karşıdan karşıya geçtik. Tüm köprü insan doldu, böyle sallanmaya başladı. Herkes sağdan soldan denize bakıyor, kimse ilerlemiyor. Anons yaptılar; çabuk yürüyün diye…

O dönemlerde düğünler nasıl oluyordu, erkekler bayanlar ayrı mı düğün yapardı?

O senin davetine bağlıydı. İsteyen ayrı, isteyen beraber yapardı. Kınalarda müzik yapan, ud çalan kadınlar olurdu. Gelinler yürüyerek alınırdı. Araba çok nadirdi, ben arkadaşın arabasıyla aldım ama Türkan Hanım’ı. Sezai ve Nevzat adında iki oğlum oldu.

Çocukluğunuzdaki bayramlar nasıldı?

Evlere büyüklerin elini öpmeye gidilirdi.

Cumhuriyet Bayramları nasıl kutlanırdı?

Hükümet tarafından düzenlenirdi. Çok coşkulu geçerdi, danslar yapılırdı. 1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yılında şiirler okumuştum, kızlı erkekli danslar gerçekleştirmiştik. Gece oyun yaparlardı Hükümet Binasının önünde, köçekler gelirdi.

Ereğli’de Rumların yaşadığı dönemi hatırlıyor musunuz?

Ben hatırlamıyorum ama Yenimahalle’de tümüyle Rumlar yaşarmış, öyle derlerdi.

Buradaki fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla 1959’da Fabrikanın kurulması için Menderes’e giden Ankara heyetinde siz de varmışsınız.

Belediye Reisi Kamil Erdem, Ankara’da mebus olan Suat Başol vardı. (Süleymanlar Mektebindeyken mebus olmadan önce öğretmen olan Suat Başol’un öğrencisiydim) Ankara’ya birkaç otobüs halinde gittik. Bize Orman Çiftliğinde yemek verdiler.

Siyasetle de uğraşmışsınız, Demokrat Parti’nin kuruluşunda yer almışsınız.

Siyaset hep vardı hayatımda. İlk 1965 yılında İl Genel Meclisine seçildim ve 18 yıl boyunca devam ettim. O zaman İl Genel Meclisi köylerden ve şehirden seçimle gelirdi. Daimi Encümenlik yaptım. Her hafta toplanırdık. O görev aylıklıydı. Demokrat Parti ilçe temsilciliğini de, Halk Evi’nin karşısına biz kurduk. Kamil Erdem vardı, Kekeçlerin Kadir Halk Partiliydi.

Yaptığımız araştırmada Kızılay Şube Başkanlığı görevinde de bulunduğunuzu öğrendik.

Evet. Kızılay’ı ben canlandırdım, yıllarca Başkanlığını yaptım. Onun dışında Esnaf Kefalet Başkanlığı yaptım. Yani boş bırakmazlardı beni.

Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde Kdz.Ereğli’nin spor, sosyal ve siyaset hayatına renk katan önemli isimlerinden 93 yaşındaki Değerli Büyüğümüz Rıdvan Çimenoğlu’na ve Sevgili Nevzat, Dilek Çimenoğlu çiftine bizleri ağırladıkları için teşekkürlerimizi sunarız.

Share.

Comments are closed.

Exit mobile version