Her Çocuğun Bir Ailesi Olmalı

2002 yılında 515 çocuk koruyucu ailede yanındayken, bugün 6675 koruyucu ailemizin yanında 8131 çocuğumuz bulunmakta. Ülkemizde ortalama her ay 130, her hafta da 30’un üzerinde çocuğumuz koruyucu ailelerimizin yanına yerleştiriliyor.

Bu güzel verilerden sonra Koruyucu Ailelik kavramı nedir, nasıl olunur bunları öğrenmek ve koruyucu ailelik konusunu daha çok insana duyurmak ve yaygınlaşmasını sağlamaya çalışmak için güzel yürekli bir aile ile sizi tanıştırmak ve ayrıntıları öğrenmek istiyoruz.

Merhaba Ayten Hanım, öncelikle sizi kısaca tanımak isteriz.

Adım Ayten Karanfil. 1974, Zonguldak Ereğli doğumluyum. Kamu Hastanesinde hemşire olarak çalışmaktayım. Evliyim ve 3 çocuğum var.

Koruyucu Aile nedir?

Koruyucu Aile hizmeti, kısaca belirli nedenlerden dolayı devlet tarafından koruma altına alınmış çocukların, geçici veya sınırsız süreyle Sosyal Hizmetler’in ince eleyip sık dokuyarak seçtiği bir aile yanında ikametgahının sağlanması. Onların her türlü ihtiyacının, her türlü sevgi, barınma isteğinin karşılanmasının sağlanması. Aslında devletimiz bunu çok iyi sağlıyor, devlet koruması altındaki çocukların barınma ve sevgi ihtiyaçlarını ellerinden geldiği kadarıyla gidermeye çalışıyor ama bu çocukların sıcak bir aile ortamına, ailece oturulan sofralara ihtiyaçları var. Bu konuda “Koruyucu Ailelik” gibi çok güzel bir uygulama bulunuyor. 27 Özel Konu Koruyucu Aile Bu, T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın çok önem verdiği bir konu ve hatta bu konuyla ilgili 25-26 Şubat 2020 tarihlerinde de Cumhurbaşkanımızın eşi himayesinde bir “Koruyucu Aile Temelli Çocuk Koruma Sistemi Çalıştayı’’ düzenlendi. Amaç bu çocukların Koruyucu Aile altında bakımlarının ülke genelinde yaygınlaştırılması.

Koruyucu Aile kavramında bir kaç farklı model var sanırım?

Koruyucu Aile Hizmeti içerisinde dört farklı model bulunuyor. Süreli Koruyucu Aile modeli, Akraba veya Yakın Çevre Koruyucu Aile modeli, Geçici Koruyucu Aile modeli ve Uzmanlaşmış Koruyucu Aile modeli.

Peki kimler “Koruyucu Aile” olabilir?

Öncelikle T.C. vatandaşı olan, sürekli Türkiye’de ikamet eden, 25-65 yaş aralığında bulunan, en az ilkokul mezunu, düzenli geliri bulunan, evli/bekâr veya çocuklu/çocuksuz herkes (çocuğun biyolojik anne-babası ya da vasisi dışındaki kişiler) koruyucu aile olabilmektedir. Evet, Koruyucu Aile olmak için illa evli olmanıza gerekmiyor, 30 yaşını doldurmuş, bekar ebeveynler de koruyucu aile olabiliyorlar. Bekar bir anne veya baba, Koruyucu Aile olmak için kuruma başvurduğu takdirde, kurum bunu değerlendirip kendine koruyucu aileye uygun şartları taşıyan bir çocukla eşleştirme yapabiliyor. Örneğin Ereğli’de Koruyucu Ailelik yapan bekar bir annemiz var. Koruyucu Aile olduğunuz takdirde devlet size çocukların bakım, eğitim ve yetiştirilmelerine ilişkin harcamalara karşılık belirli bir miktarda aylık ödeme ile destek oluyor. Şöyle söyleyeyim: ‘Benim gelir düzeyim düşük, bakamam’ dememek lazım. Bunun yerine ‘Benim sevgi düzeyim yüksek ama gelir düzeyim düşük, bakmak istiyorum’ diyen herkes de bakabilir. Çünkü Sosyal Hizmetler sizin gelir düzeyinize bakmıyor, sizin o çocuğa manevi olarak, ne verip ne veremeyeceğinizi dikkate alıyor. Onu hayata nasıl hazırlayabileceğinize önem veriyor. Yüreği sevgiyle dolu olup, herhangi bir çocuğa küçücük de olsa bir katkı sağlayacak herkese Sosyal Hizmetler, Koruyucu Aile vasfını verebiliyor. Koruyucu Aile yanına verilecek çocuk için yaş sınırı da yok, ama yine de tabii ki çocuğun yaşam standardı ile ailenin yaş oranını göz önünde tutuyorlar. Örneğin 60 yaşındaki bir aileye 5 aylık bir bebeği vermiyorlar tabii ki…

Evlat edinmekle koruyucu Aile olmak arasındaki fark nedir?

Siz o çocuğun yasal vasisi olmuyorsunuz, en büyük fark bu. Yasal vasi halen Devlet yani Kurum oluyor. Ama kurumun güvencesi altında çocuk sizinle yaşıyor.

Çalışma ve Sosyal Hizmetler aileyle çocuğu eşleştirirken sizce hangi kriterleri göz önüne alıyor?

Gittiğinizde konuşup sohbet ediyorsunuz mesela, aslında sizin sohbet sandığınız o diyalogda yetkililer öyle ayrıntıları cımbızla çeker gibi yakalıyor ki; siz çok zengin de olsanız o çocuğu vermeyebiliyorlar. Ki öyle reddedilmiş bir kaç varlıklı aile de varmış. Ana kriter, o çocuğa yuva sıcaklığını verip vermeyeceğiniz. Biz böyle bir süreçten geçtiğimizi hiç anlamadık mesela.

Örneğin Koruyucu Aile olmak istiyorum, kiminle görüşmem gerekiyor? Süreç nasıl gelişiyor?

Zonguldak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile görüşmeniz gerekiyor. Çocuk Evi Sitesi Müdürlüğü, denize nazır bir kurum ve bence gerçekten çok iyi çalışıyor, gidip görmenizi isterim. Çok profesyonel bir ekip var orada. Ama neticede bir kurum. Aile sıcaklığı gerekiyor. Öncelikle müracaat ediyorsunuz, sonrasında Sosyal Hizmetler sizinle beş defa görüşme planlıyor. Bu görüşmelerde bütün aileyle birlikte tamamen doğaçlama konuşuyorsunuz. Siz orada sorgulandığınızı bile hissetmiyorsunuz. O sohbetten sizin koruyucu ailelik için uygun olup olmadığınıza karar veriliyor. Orada gerçekten çok profesyonel bir ekip var, ben tanışmadan bu kadarını düşünememiştim açıkçası. Yeni gelen jenerasyon çok donanımlı. Bu görüşmeden sonra çocukla eşleştiriliyorsunuz ve sizi çağırıp tanıştırıyorlar. Ve yine onların denetiminde belli sürelerde görüştürülüyorsunuz. Diyelim ki iki taraftan biri bu konuda olumsuz oldu, eşleşme sağlanamadı, iki çocukla daha eşleşebiliyorsunuz. Yine olmazsa başka eşleştirme yok. En çok sorulan soru da şu: ‘’Gidip oradan çocuk mu seçiyorsunuz’’ Hayır öyle bir şey yok. Sosyal Hizmetlerin bu uzun görüşmelerden sonra sizi uygun gördüğü çocukları görebiliyorsunuz sadece. Ama ilk yapılan anketlerde cinsiyetini, yaş aralığını, özel gereksinimli bir çocuğu kabul edip etmediğinizi belirtebiliyorsunuz ve o yönde eşleşme yapılıyor.

Diyelim ki eşleşme gerçekleşti, sözleşme mi imzalıyorsunuz?

Tabi, bu çocukların her biri devlet koruması altında olduğu için kurum bizimle sözleşme yapıyor. Bu da devletin koyduğu kurallara uyacağınıza dair bir sözleşme oluyor. Sosyal Hizmetlerden belirli aralıklarla denetlenmeye izlenmeye muhakkak geliniyor. Evinizin yapısına bakıyorlar. Ama ben kendi deneyimimi söyleyeyim; sizin evinizdeki eşyanın lüks veya yeni olup olmadığına değil orada o çocuğa sıcak bir ortam sağlayıp sağlayamadığınıza ve aile olarak bütünlük sağlayıp sağlamadığınıza bakıyorlar. Yetiştirilecek çocuğa ebeveynin yokluğunu hissettirmeyecek akraba ilişkilerine sahip olmasına önem veriyorlar. Ne kadar sizinle yaşarsa yaşasın Sosyal Hizmetlerin eli hep o çocuğun üzerinde, zannetmeyin ki savunmasız o çocuk. Ayrıca onların size de desteği her zaman devam ediyor. Hangi saat olursa olsun, kurumu, çalışanları arayabiliyorsunuz ve size manevi de destek olabiliyorlar başınız sıkıştığında. Hiçbir zaman yalnız değilsiniz. Belirli bir maddi yardımın dışında, belirli dönemde kıyafet ve eğitim yardımı sağlıyor mutlaka. Bir okula veya kursa gidecekse servis ve kurs parasını karşılıyor. Ayrıca çocuklar özel okulların da ücretsiz kontenjanlarından yararlandırılabiliyor.

Diyelim ki Koruyucu Aile oldunuz ama evde bir türlü uyum sağlanamadı, nasıl bir süreç gerçekleşiyor?

Sosyal Hizmetlerin belirlediği bir süreç var zaten. İlk dönemde herhangi bir sıkıntı yaşamışsanız Sosyal Hizmetlere bu sıkıntılı süreçleri paylaşıyorsunuz. Aşılabilecekse aşıyorsunuz ama aşılamıyorsa zaten Sosyal Hizmetler çocuğunu kurumuna geri alıyor. Bu yerleştirilebilecek çocuk tarafından da olabilir, sizi sosyal incelemeleri ve ziyaretleri esnasında çocukta ters giden bir şeyler görürler ise de olabilir, yine onu tekrar kuruma alabilirler. 18 yaşına kadar, ve 18 yaşından sonra da hayatında bir yaşam düzeni kurana kadar, ayrıca çocuk eğitimine devam ediyorsa eğitim hayatı bitene kadar, yine Sosyal Hizmetlerin eli bu çocukların üzerinde. Bildiğim kadarıyla okuyup belirli bir yere gelip, belirli başarıları aldıktan sonra zaten Sosyal Hizmetler çocukları devlet dairelerine yerleştiriyor. Korunmaya devam ediyorlar yani…

Tüm Türkiye’de, Zonguldak bölgesinde ve Ereğli’de kaç çocuk var ve kaçı Koruyucu aile yanında?

Türkiye genelinde her hafta belli bir artış olduğu için sayı her hafta güncelleniyor. Şu an ki son veriye göre Türkiye genelinde toplam 6675 aile yanında 8131 çocuk Koruyucu Aile Hizmetinden yararlanmakta. Zonguldakta 48 aile yanında 58 çocuk Koruyucu Aile Hizmeti altında yaşıyor. Ereğli’deki sayı diğer ilçelere göre az aslında. Toplamda 8 çocuk 6 aile yanında Koruyucu Aile Hizmetinden yararlanmakta.

Aslında bunun tam tersi olması ve Ereğli’de daha çok koruyucu aile olması gerekir diye düşünüyorum.

Evet ama malesef gerçekler bunun tam tersi. Maddi olarak kuvvetli olan ailelerin bunun için daha avantajlı olduğunu düşünsek de aynı zamanda kendi konfor alanlarına da daha düşkün olabiliyorlar. Çoğu zaman karşılaştığım yorumlar genelde ‘Senin işin mi yok? Çocuklarını büyüttün tam gezeceğin vakit başına dert mi alıyorsun’ şeklinde oluyor, böyle düşünebiliyor insanlar. Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili tanıtımlara da ağırlık verilecek. Bana göre bir kişiye bile ulaşsa kazanılmış bir hayat oluyor ve çok önemli. Sonuçta bu çocukların sadece sevgiye ihtiyaçları var.

Biraz da sizin Koruyucu Aile olma konunuza geçmek istiyoruz. Siz bu kararı nasıl verdiniz, nereden aklınıza geldi?

Biz dört kardeşiz ve ben kalabalık aileyi her zaman çok seviyordum. Hatta hep daha fazla kardeşim olsun istemişimdir. Sağlık Meslek Lisesi’ne gittiğim dönemde daha önce bahsettiğim gibi Kurumun çocuklara iş edindirmesi amacıyla Sağlık Meslek Lisesi’ne gönderdikleri, okulumuzdaki kurum çocukları ile tanıştık. Onlar da hemşirelik eğitimi alıyorlardı. Her biri benim arkadaşımdı ve o dönemlerden beri bu konulara yakınlığım olmuştu. Hep ileride büyürsem mutlaka kurumdan bir çocuk istiyorum derdim. Sonra 18 yaşımda eşimle tanıştım ve evlilik şartlarımı söyledim. Dört çocuğum olacak ama ikisi Sosyal Hizmetlerden ikisi bizim diye. Meğerse eşimin de hep böyle bir isteği varmış. Sonra evlendik ve bir kız, bir erkek, iki çocuğumuz oldu, 18 sene boyunca bu konuda hiçbir şey düşünmedik. Küçük olan oğlum da büyüdükten sonra bir gün, biz karşılıklı oturup televizyon izlerken, film yüzünden birbirimize girdik:) Sonra döndük birbirimize baktık ‘Biz bir film yüzünden niye birbirimize giriyoruz, en iyisi bir çocuk büyütelim’ dedik. O an zamanın geldiğini anladık.

O dönemde çocuklarınız kaç yaşındaydı ve nasıl tepki gösterdiler?

Kızım 18, oğlum da 13 yaşındaydı. Bu yaşları beklememin sebebi de duygusal olarak pozitif ayrımcılık yapamayabilirsem, o yavruma haksızlık ederim diye düşündüm ve biraz büyüyünce almak istedim. Şu an O bizim evimizin kuşu, bebeği, neşesi, balı. Eğer hepsi küçük olsaydı belki adil davranamayabilirim korkum vardı. Ama kendi çocuğuma ne yaptıysam ona fazlasını yapıyorum diyebilirim. Hiç bir zaman kendi çocuğum için böyle bir şey yapmadım, ama onun için bir polise, çocuğum motosiklet çok seviyor bir binebilir mi üstüne diye sordum bir gün mesela. Benim kendi kızım Eylül yaşça büyük olmasına rağmen önce hiç istemedi, çünkü olaya bir başkasının çocuğunun sorumluluğu bizi ne kadar etkiler diye bakıyordu. Ona bunu her zaman istediğimizi ve özel bakıma ihtiyacı olan, hayatta yitip gitmeyecek derecede değerli çocuklar olduğunu anlattım ve bunun benim bir görevim olduğunu düşündüğümü söyledim. Eylül buna ilk başta olumlu bakmadı. İstanbul’da Kadıköy Anadolu Lisesinde okuyordu, okula gidip arkadaşlarıyla bu durumu paylaşmış. Onlar da ‘Herkesin olması gerekenden çok farklı bir ailen ve çok farklı bir bakış açıları var, çoğu insanın yapamayacağı şeyi yaparken onlara köstek değil destek olman gerekir’ deyince, Eylül kararını değiştirdiğini söyledi. Oğlum Kuntay bana çok bağlı bir çocuktur; 13 yaşında olmasına rağmen benimle yatardı. Ama evimize yeni çocuğumuz geldiği gün Kuntay bana ‘Ben artık seninle yatmak istemiyorum’ dedi. Fedakarlığı görüyor musunuz? O küçük bir çocukken birden bire koca bir adam oldu. O gün bugündür benimle asla yatmaz, beni onun yanında asla sevmez, ne zaman uyursa biz onunla tekrar güreş yaparız. İkisi de kardeşlerine çok bağlı, Eylül hemen her akşam arar onunla konuşur. Ama tüm bunların ötesinde en önemlisi çocuğun kendisi çok mutlu, bir ablası, abisi, sıcak bir yuvası var.

Siz kaç yaşında yanınıza aldınız çocuğunuzu?

3 yaşındaydı, şu an 7 yaşında, bu senenin başında ilkokula da başladı. O da büyüdü:)

İlk tanışma nasıl oldu?

Biz onu ilk gördüğümüzde o gözleriyle bize geldi. Normalde beklenen davranış, çocuğun güvenli bağının olduğu kişilere yakın davranmasıdır. Bunlar da kimdir? Kurumdaki bakıcı ablası, görevli öğretmene gitmesi gerekir. Ama bizde öyle olmadı odaya girdi, öğretmen, bakıcı ablalar, görevliler ve bir de biz varız odada. İçeriye girdi, direk benim kucağıma oturdu, beni sevdi, arkasından eşime yönelip onun kucağına oturdu, sakallarını sevdi, göğsüne yaslandı ve orada kalakaldı… Ve biz gidene kadar babasının kucağından kalkmadı.

Korktunuz mu hiç?

İşin gerçeği evet çok korktum. Hepimiz korktuk. TEOG ve üniversite sınavları zamanlarıydı çocuklarımın. Hatta ilk eşleşmeye giderken yolda çok düşünmüştüm, sonra arabadan indim, eşime ben vazgeçtim dedim. Ama bunu Sosyal Hizmetlere söylemedik. O, odaya girene ve bizim kucağımıza oturana kadar sürdü bu korku ve vazgeçmişliğim. Sonra da ben bu çocuğu buradan almadan gitmem dedim. Ama şunu söylüyorum, doğursaydım bu kadar severdim veya kardeşleri bu kadar severdi… Bunun daha azı yok.

Peki eve ilk geldiğinde, alışma evrelerini nasıl atlattınız?

Tabii farklı ve kendi alışkanlığının dışındaki insanlar var evde, farklı bir ortam. Ama sanki hep bizimleymiş gibiydi. İlk bir araya geldiğimizde çocuklarım ve iki aile dostumuzla birlikte hep beraber iletişimin olmadığı telefonların çekmediği bir yere gittik ve orada iki hafta sadece birbirimizle vakit geçirdik. Biz zaten orada aile olduk. Birbirimizi tanımamız gerekiyor, güvenli bağ kurmamız gerekiyordu. Bu güvenli bağı da kalabalıkta değil baş başa kurmamız gerektiğini düşündük. Sağolsunlar dostlarımız da bize destek oldu, yanımızdaydılar. O vakitten sonra eve geldik, ablamız okuluna gitti ve normal hayata başladık.

Sizin aileniz nasıl tepki verdi bu duruma?

Annemin haberi yoktu böyle bir şey yapacağımızdan. Onların yanına beraberce gittik durumu anlattık. Şok oldular tabii. Onlara bakıcı tutacağımızı, bütün sorumluluğu üstümüze aldığımızı ve onlardan bir şey talep etmediğimizi söyledik. Annem döndü, baktı: ‘Benim hiçbir torunuma bakıcı bakmadı, kız kardeşlerime dönüp; ikiniz aranızda anlaşın biriniz bu çocuğa bakacak’ dedi. Teyzemiz sağolsun bir yıl baktı. Ondan sonra da biz işte iken aile yanında ki diğer çocuklar gibi bizim oğlumuzda kreşe başladı. Sağ olsunlar herkes çok destek oldu. Kendi evladınızla ne sorunlar yaşarsanız aynıları oluyor, ama iyi ki var diyorsunuz sonunda. Kayınpederimin tepkisi de çok güzeldi. Onu aldığımız 3. gün bizi aradı ve ‘Siz bu çocuğun geleceğini hazırladınız da mı aldınız’ dedi. Olumlu yönde tabii ki. Çok haklı bir soruydu.

Kendi çocuklarınıza kardeş sevgisi dışında bir faydası olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii, Kuntay hep paylaşımcı bir çocuktu mesela, ama o geldikten sonra, daha geniş bakıyor olaylara, tüm çocukları koruma altına alma gibi bir hissi var şuan. İleride o da birinin hayatına dokunmayı düşünüyor. Artık yaptıkları her hareketin bir başkasının hayatına dokunabileceğini düşünerekten yaşıyor çocuklarım.

Peki yasal olarak çocuk halen devlet koruması altında, onu yarın öbür gün gelip alabilirler mi tekrar?

Eskiden şöyle bir uygulama vardı. Koruyucu Aile yanındaki bir çocuk yasal olarak Evlat Edinmeye uygun hale geldiyse öncelik sırada bekleyen evlat edinme ailesine ait iken artık öncelik Koruyucu Ailenin olduğunu geçenlerde Sosyal Hizmetlerden Elif Hanım Erdemir’deki Koruyucu Aile Tanıtım Seminerinde katılımcılara çok güzel bir haber olarak duyurdu. Bence Koruyucu Ailelikte ön plana çıkarmamız gereken şey şu: onu sahiplenmiyoruz, tam sevgi ama yarı bağlılık. Olması gereken davranış budur. Allah izin verirse biz onunla 18 yaşına gelene kadar ayrılmayacağız. Ne zaman ayrılırız, o yaşa gelince eğer kendisi isterse… Yoksa hep beraber olma amacındayız.

Orhan Bey, bir baba olarak sizi tanımak ve sizin de görüşlerinizi almak isteriz.

1992 Kdz.Ereğli Anadolu Lisesi mezunuyum. Elektrik mühendisiyim. Arada askerlik var, 2000 yılında Erdemir’e başladım. Şu an Başmühendis olarak çalışmaya devam ediyorum. Aslında ben bu hizmete çok da yabancı değilim amcamın koruyucu aile olarak baktığı kızı ile köyde birlikte büyüdüm. Üniversitedeki yakın bir arkadaşımın da koruyucu ailelik yaptığı bir kardeşi olduğunu öğrendim, bu şekilde evde olan kardeşiyle tanıştım. Eskiden beri içimde de bende koruyucu ailelik yapabilirim hissi vardı zaten. Ayten’le de çocuklarımızın büyümesini bekledik. Çünkü bizim kendi çocuklarımız küçükken olsaydı, belki aralarında kıskançlık olacaktı. Veya ona haksızlık yapacaktık şu an aradan üç sene geçti ve daha çok sahiplendiler onu.

Olmasaydı ne olurdu?

Ben üçüncü çocuğu zaten istiyordum ama bana göre illa ki biyolojik anne baba olmak gerekmiyor. Onu da yerine getirmiş olduk hatta durumumuz elverirse o biraz büyü yünce bir çocuk daha almayı çok istiyoruz. Ama şimdi onun için erken. O bir geldi, bizden birisi gibi, direk anne baba demeye başladı. Biz ona sevgimizi verdikçe, o da değişmeye başladı. Ailemize gayet güzel ayak uydurdu. Bizim vesile olduğumuz iki aile daha Koruyucu Aile oldu, hatta bir kişi de son anda vazgeçti. Onları anlıyoruz çünkü duygular gerçekten çok karışık oluyor. Ailenin bütün bireylerinin de istemesi gerekiyor bu da çok önemli. Kendi de bizi kabullendi fazlasıyla inşallah her şey yolunda gider ve yasal olarak bizim çocuğumuz olur diye umut ediyoruz.

Dergi 67300 ailesi olarak “Koruyucu Aile” kavramının ayrıntılarını öğrenmemizde pay sahibi olan Karanfil Ailesine biz de bu değerli ve anlamlı röportaj için teşekkür ediyoruz.

Share.

Comments are closed.

Exit mobile version