29 Temmuz 1969 tarihinde insanlık adına, kaderimizi değiştirecek büyük bir adım atıldı. Binlerce yıl boyunca, bilimin, evreni anlama çabasının doruk noktasıydı bu adım. Yeni girilen Uzay Çağının liderini belirleyecek bir adım. İnsan, aya ayak bastı… Dünyanın farklı ülkelerinden yüzlerce bilim insanının ortak çalışmalarının sonucu olan bu adımı mümkün kılan onlarca isimsiz kahraman arasında, çalışmalarından ötürü Apollo Başarı Ödülünü alan bir Türk bilim insanı da vardı: Dilhan Eryurt…

Çalışmaktan ve öğrenmekten hiç yorulmayan Dilhan Eryurt 1926 tarihinde İzmir’de doğdu. Her zaman başarılı bir öğrenci oldu öğrenim hayatı boyunca. Ancak tüm derslerin içinde en çok matematik ilgisini çekti. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümünde üniversite öğrenimine başlayan Dilhan Eryurt, matematiğe yardımcı ders olarak verilen astronomiye merakının da üniversitede ortaya çıktığını şu şekilde belirtir: “Ankara Kız Lisesindeki öğrenimim süresince en sevdiğim derslerin başında matematik dersi geliyordu. Matematiksel düşünce ilgimi çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra eğitimimi Yüksek Matematik’te yoğunlaştırmak istiyordum. 1942- 1943 eğitim ve öğretim yılında, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine girdiğimde Yüksek Matematik ile Astronomi sertifikalarını beraber almak zorundaydık. Astronomi ile yakın ilgim bu sıralarda başladı.’’

Dilhan Eryurt, üniversiteyi bitirince yeni keşfettiği astronomi ilgisiyle Ankara Üniversitesinde bir astronomi bölümü açmakla görevli Prof. Dr. Tevfik Okyar Kabakçıoğlu’nun yanında asistan olur. Burada hem yüksek lisans yapıp hem de araştırma görevlisi olarak çalışacaktır. Kadro olmaması nedeniyle işini iki yıl hiçbir ücret almadan sürdürür. İşleri arasında, iki günde bir rasathaneye gidip saat kurma görevi de vardır. Dilhan Eryurt, o günlerden söz ederken şunları anlatıyor: “Yaklaşık 50 yıl öncesinin Ankara’sını anlatıyorum. Bir gün Prof. Okyar Bey geldi, bir şey söyleyeceğim ama utanıyorum. Seni hiç olmazsa laborant konumuna sokalım da bari yol paran çıksın.” dedi.

Astrofizik alanında kendisini daha da geliştirebilmesi için yurtdışına gitmesi gerekiyordu Dilhan Eryurt’un. Yaptığı başvurular kabul görünce, yüksek lisans için Michigan Üniversitesi Astrofizik bölümüne geçiş yaptı. Burada dünyaca tanınmış bilim insanlarından dersler alan Eryurt, genç bir bilim insanı olarak herkesi şaşırtmaya devam etti. Eğitimini tamamladıktan sonra kendisine Amerika’da kalması yönünde yapılan teklifleri değerlendirmeyen Eryurt, yurda dönüp, Ankara Üniversitesinde asistan oldu. Devamında burada doktora yaptı ve 1956 yılında, 30 yaşında doçentliğini aldı. Ancak sonrasında, kendisine teklif edilen profesörlüğü geri çevirecekti, çünkü önünde başka bir hedef vardı. 1959 yılında Uluslararası Atom Enerji Ajansı tarafından verilen bir bursla iki yıllığına Kanada’ya gitti, Kanada Atom Enerjisi şirketinde çalışmaya gitti. Eryurt, astrofizik alanındaki çalışmalarını ilerletmek istiyordu. Bu da büyük matematik işlemlerinin çözümünü gerektiren bir alandı. Bilgisayar kullanılmaksızın bu çalışmaları yapmaya olanak yoktu. O dönemlerde, Türkiye’de bilgisayarın ne olduğu bile tam olarak bilinmiyordu. Çalıştığı bu yeni iş yeri, bu olanağı kendisine sağlayacaktı. Ayrıca burada, alanında uzman Prof. Cameron ile çalışma fırsatı da yakalayacaktı. Bu yeni çalışma alanı kendisini sadece Astrofizik değil bilgisayar programlaması konusunda da yetiştirmesine vesile oldu. Cameron tarafından kendisine verilen bir sorunun çözümünü yapabilmek için öğrendiği programlama kendisine yeni bir dünyanın kapılarını aralamıştı. Sonraları yıldızların yapı modelleri üzerine bir çok başarılı program yazacaktı kendisi…

Dilhan Eryurt, Kanada’daki çalışmalarının ardından, ABD’den aldığı bir bursla Indiana Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Burada yaşamına yön verecek, yıldız modelleri yapmakla tanınan Prof. Dr. M. Wrubel ile tanıştı. Eryurt Goethe Link Gözlemevi’nde, kendisine verilen büyük bir bilgisayarın başında, sabahlara kadar yaptığı çalışmaların devamında model yıldızların geliştirilmesinde kullanılan yeni bir yöntemin uygulanmasına yardımcı oldu. Bu yöntem, daha sonraları ABD Atomik Enerji Komisyonu tarafından da kullanılmaya başlanacaktı.

1961 yılında aldığı bir bursla Dilhan Eryurt NASA’nın New York’taki Goddard Uzay Araştırmaları enstitüsünde, o dönemde de bulunan tek kadın astronom olarak çalışmaya başladı. Amacı yıldız modelleri yapmak ve yıldızlardaki termonükleer ilişkileri incelemekti. Burada bir kere daha Prof. Cameron ile çalışma fırsatını bulması onun için sevindirici bir durumdu. Uzay yarışının kızıştığı zamanlarda, bu ikilinin güneş hakkında yaptığı çalışmalar NASA açısından büyük önem taşımaktaydı. Çalışmalar güneş hakkında o güne kadar yanlış bilinen bir çok bilgiyi ortaya çıkardı. Çalışmasının en önemli tarafı, güneşin ilk oluşumunda şimdikinden çok daha parlak olduğu ve yavaş yavaş sıcaklığının düştüğü ve sonra günümüzdeki duruma geldiğinin anlaşılmasıdır. Eski teoriyle, Güneş’in ilk oluşumunda daha soğuk olduğu ve yavaş yavaş bugünkü durumuna ulaştığı kabul ediliyordu. Çalışmasının sonucunda elde edilen bilgiler dünyamızın oluşumu hakkında da bazı bilinmezleri açıklıyordu, tabi ki. Eş zamanlı olarak uydumuz olan Ay içinde bu bulgular doğru idi.

1960’lı yıllarda yapılması tasarlanan Apollo Ay Yolculuğu Projesi nedeniyle, bu yüksek sıcaklık etkisi, ay yolculuğuna çıkacak astronotların karşılaşacakları ortam nedeniyle önemliydi. Ayda atılan ilk adımın devamında Eryurt çalıştığı kurumda, genelde yabancılara pek verilmeyen, kıdemli araştırmacı ünvanı ile onurlandırıldı. Devamında da araştırması hakkında yeni bilgiler edinmek üzere California Üniversitesine gönderildi. Nihayet, 1968 yılında Türkiye’ye döndü. Kazandığı deneyimi öğrencilere aktarmak için önce ODTÜ’de bir yıl misafir profesör olarak ders verdi. Derslerinin dışında kalan zamanda, sayısı 25’i geçmeyen Türk astronomları bir araya getirerek, günümüzde halen devam eden Ulusal Astronomi Kongrelerinin başlangıcını yaptı.

1969 – 1973 yılları arasında NASA’daki bilimsel araştırmalarına devam etmek amacıyla ABD’ye geri dönen Eryurt, devamında ODTÜ’ye tekrar gelerek burada, Astrofizik Anabilim Dalını kurdu. Bu öncü katkılarından ötürü, 1977 yılında TÜBİTAK “Bilim Hizmet ve Teşvik Ödülü”- nü aldı. 1993 yılında emekli olana kadar üniversite de çalışmalarına devam eden Eryurt, emekliliğinin ardından 1997 yılında açılan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinin açılmasında da önemli bir rol oynadı. Dilhan Eryurt, bir ülkede ne kadar çok bilim insanı bulunursa bilimsel gelişiminde o kadar hızlı olacağını düşünüyordu. Bu inançla öğrencilerini yetiştirdi, yaratıcı, bağımsız düşünen birer bilim insanı olmalarına yardımcı oldu.

Sadece Türk bilim dünyasına değil, insanlık tarihine adını “Güneşi Zapteden Kadın” olarak yazdıran Dilhan Eryurt, 13 Eylül 2012’de hayatını kaybetti. Yetiştirdiği öğrenciler, eşsiz zekası ve azmiyle araladığı kapıdan ışığın izini sürmeye devam ediyorlar…

Kaynaklar:

https://www.matematiksel.org/uzay-yolculugunda-bir-turk-kadini-prof-dr-dilhan-eryurt/ Işıkla Yazılmış Öyküler Belgeseli – Dilhan Eryurt
http://www.biyografya.com/biyografi/2707 tr.wikipedia.org/wiki/Dilhan_Eryurt
https://yadadergi.com/nasadaki-ilk-turk-kadini-dilhan-eryurt/

Share.

Comments are closed.

Exit mobile version