“Hıdır Amca” ve Erdemir Sineması.. Bilenler bu ikiliyi duyunca; hemen geçmişe, o eski günlere, unutulmaz sinema zamanlarına dönebilir… “Eskilerden Kim Kaldı” da bu sayımızda kendine has kişiliği ile Hıdır Barış konuğumuz.
Hıdır Amca aslen nerelisiniz? Ereğli maceranız nasıl başladı?
Aslen Tunceliliyim. Bizim türbemiz vardır orada. Benim türbem Ali Dost Türbesidir. Tunceli’de 60-70 hanelik bir köy vardır bizden, o kadar. Kökümüz oradan gelir. 1961 yılında Ereğli’ye geldim. Aşağı yukarı 15-20 gün boşta gezdim, iş aradım. Dere kenarındaki dükkanlardan birinde bir amca vardı küçük bir lokantası olan, saçı bembeyazdı. ‘Amca, bana pilav üstü nohut verir misin?’ dedim. Bana tas kebabı getirdi, parasını da almadı. O gün, dükkanın üst katında merdivenle çıkılan bir yerde bir yatak gösterdi. Boşuna dışarıda para verme burada yat kalk, işe girdikten sonra paran olunca benim paramı verirsin dedi. İnsanın babası bunu yapmaz; ben 3-4 gün burada kaldım sonra o zaman Erdemir’in temelleri atılıyordu, her yer inşaat. Morrison şirketinde işe girince ben o amcaya borcumu ödedim ama yaptığı iyiliği unutamam…1965 yılında Erdemir’in yapılma aşaması bitti, Morrison gitti ve Erdemir faaliyete geçti. Açılışa İsmet İnönü gelmişti.
Erdemir’de hangi görevde çalışmaya başladınız?
Ereğli o dönemde nasıldı? Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında kapıda muhafız olarak işe başladım. Bazen işten çıktığımız zaman köylere çilek toplamaya giderdik; o zamanlar köyler çok fakirdi. Tabi 1965’ten 1970’e kadar Erdemir’de çalışmak için Türkiye’nin yedi bölgesinden buraya insanlar akın etti. Ereğli halkı da bunlara kucak açtı. Ereğli’nin iş için gelen çoğu fakir olan bu insanlara çok yardımı oldu; yatacak yatak verdiler, parası olmayana aş verdiler. Tabii ki kötüler de vardır ama iyiler çoktu. Ve o zamanın iyi insanları da şimdikilerden çok daha iyiydi.
Bir de sendika maceranız oldu sanırım.
Fabrika faaliyete geçtiğinde sendikalar da geldi buraya. Devrimci Maden İşçileri Sendikası geldi. Ben o sendikada yönetime girdim. O dönemde Adalet Partisi iktidarı vardı. Demirel de bizim sendikaya yetki vermedi. Biz yönetim kurulu olarak istifa ettik; Türk Metal Sendikasına geçtik. Ben o zaman ana kapıda görevdeydim. 1971’ de Yüksek Fırın bakıma alınacaktı. Bizim yetkililer bakıma almamışlar. Bir gün patladı ve o zaman Devrimci Sendika üyesi kardeşlerimiz şarteli indirip daha büyük bir patlamayı önlemek için ateşin içine atladılar. Ve hatta bazılarında ciddi yanıklar kaldı. Bir ay sonra Sıkıyönetim ilan edildi. Ve beni de 35 Devrimci Sendika üyesi ile beraber tutukladılar; Harbiye’ye götürdüler. Ama bize çok iyi baktılar orada. Ertesi sabah Sıkıyönetim komutanı geldi. Komutan fabrika için yanan işçiyi hemen hastaneye gönderdi. Daha önce Komutan Erdemir’e uçakla geldiğinde ben onu karşılayıp tekmil vermiştim. Bu, onun kulağında kalmış. Bizi temiz bir yere gönderdi, subay gazinosundan çıkan yemeği verdiler, gazetemiz falan her şeyimiz vardı. Daha sonra tahliye olduk geldik tekrar buraya; aynı sebeple 2 ay da Ereğli’de hapis yattım. Ama bu süre boyunca buradaki Başsavcı, polis memurları herkes bize çok yardımcı oldu. Fabrikada tekrar işe girmek için başvurdum ama benim ünite müdürüm sana burada bir kap yemek, yapacak iş yok dedi, işe almadı. Denemediğim yol kalmadı her yerden bir sürü evrak istediler; hepsini getirdim. Sıkıyönetim komutanına bile gittim tekrar. Beni yine tanıdı çok yardımcı oldu, verdiği emir subayıyla işimi hallettirdi. Ondan sonra Ankara’ya gittim geldim gerekli izinleri almak için. Benim burada yiyecek rızkım vardı. Bunu almak için ne gerekiyorsa yaptım. Sonunda da çok üst bir makamdan Erdemir Genel Müdürüne telefon gelince işe alındım. Ama o beni işe aldırmayan müdürün birimini istemedim; o dönemdeki Sosyal Hizmetler Müdürü Cahit Bey benimle çalışmak istedi. Yazın Plaj, kışın da sinemada çalıştım. 9 sene korumada, 1973’te başlayıp; 18 sene de Sosyal Hizmetler Ünitesinde çalıştım.
Ben Ereğli halkını hep saygı sevgi ile karşıladım. Çünkü daha önce de söylediğim gibi; ben 1961’de buraya geldiğim zaman Ereğli halkı bana kucak açtı. Ben de onlara aynı şekilde davranmak zorundaydım.
Hıdır Amca, Ereğli’de yaşayanların çoğunun hatıralarında yer alan birisiniz. İnternette, sosyal medyada sizinle ilgili hatıralarını paylaşanlar var. Sizi çok güzel anıyorlar.
Ben o görevi yaparken kartı dahi olmayan bütün Ereğli halkı gelirdi sinemaya. Onlardan zarar gelmeyeceğini bilirdim. Bir gün kartsız kimseyi almayacaksın dediler. Ama Genel Müdürle görüştükten sonra; burada idare senin, sen nasıl uygun görüyorsan öyle yap dedi. Ben Ereğli halkını hep saygı sevgi ile karşıladım. Çünkü daha önce de söylediğim gibi; ben 1961’de buraya geldiğim zaman Ereğli halkı bana kucak açtı. Ben de onlara aynı şekilde davranmak zorundaydım. Beni hepsi tanır şimdi, ben de onları tanırım ama yaşım 84 olduğu için artık isimleri unutmuşum.
Sizin de hatırladığınız anılar var mı?
Bir gün sinemanın içerisinde çok sevdiğim üst düzey bir müdürün oğlu, iki kızın saçını birbirine bağlamış. Kızlar ara olunca hemen ‘Hıdır amca’ diye beni çağırdılar durumu anlattılar. Benim de elimde sopa olurdu her zaman, onunla kafasına hızlıca vurdum ve kızdım. ‘Sen bu kadar bilgili kişinin oğlusun niye böyle davranıyorsun arkadaşlarını rahatsız ediyorsun’ dedim. Sonra ablası geldi; ‘Bir tane daha vursaydın Hıdır amca’ dedi. Yok dedim bir tane yeter:) Benim ünite amiri geldi, çıkışını verecekler senin dedi. O çocuğun babası olan müdür geldi bir gün sonra, ‘İyi yapmışsın; yetki sende ve kim olursa olsun bu disiplini kuracaksın’ dedi. 1992’de emekli oldum. Emekli olunca İzmir’de bir arsa aldım. O zamanki Başsavcı bana ‘Sen gitme. Buranın halkı seni seviyor. Ereğli’de tanınıyorsun, herkesi de tanıyorsun. Orada yapamazsın’ dedi. Hakikaten bir hafta İzmir’de kaldım. Deli oldum, döndüm.
Az para kazanıyordum ama hiç bir zaman helale haram katmadım. Dürüstlüğümden şaşmadım.
Erdemir Sinemasının Ereğli halkı ile duygusal bağı nasıl oluştu?
O zamanlar televizyon yoktu. Halk eğlenmek için sinemaya gelirdi. Çarşamba günleri 14:30 da sadece bayanlara açtık sinemayı. Cumartesi akşamı da sadece öğrencileri alalım; büyükleri almayalım dedim müdüre. Çünkü çocuklar eğleniyor; bağırıyor çağırıyor. Kanları kaynıyor. Büyük olduğu zaman hem çocuklar sinemada rahat edemez, hem de büyükler sesten rahatsız olurdu. Bizim müdür bana ‘Sen edebiyat yapıyorsun’ dedi. Bana bıraktı ama yine de. Tertemiz insanlar gelirdi sinemaya. Bir gün de idare meclisinden biri, ailesi çocuğu ile geldi. Ben çocuğu almadım mecbur döndüler. O zamanda bana yine çıkışını verecekler senin dediler. Ama bir şey olmadı sonuçta. İşimi yaptığım için teşekkür bile ettiler bana.
Aileden ve çocuklardan da bahsedelim.
1967’de ailemi buraya getirdim. 6 çocuğum oldu. Az para kazanıyordum ama hiç bir zaman helale haram katmadım. Dürüstlüğümden şaşmadım. Benim çocuklarım da çok temiz ahlaklılardır, para yokken istemezlerdi. Hem hanım, hem de çocuklar bana hep destek oldular. Çok şükür ne varsa ona tamah ettiler.