Bu sayımızda Ereğli’ye gazeteciliği getiren isim olan değerli büyüğümüz Sayın Bedri Erel ile Kdz.Ereğli’de gazetecilik faaliyetlerinin başlangıcına gittik ve kendisini daha yakından tanıdığımız keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Babam Hasan Tahsin Erel’in memleketi Bolu Mengen ama 17 yaşındayken Zonguldak’a göç etmiş. Ben de 1932 Zonguldak doğumluyum ve ailemin tek çocuğuyum. Zonguldak Ticaret Lisesinde okurken 2. sınıfta ayrıldım. Daha sonra 1950 yılında askere gittim. Askerliğimin bir kısmını Trabzon’da, bir kısmını da Erzurum’da Ordu evinde matbaada yaptım.
Gazetecilik macerası nasıl başladı?
Askerlikten de önce Zonguldak’ta 1946 yılında Türk Sesi Gazetesi’nde çırak olarak bu işe başladım. 1955’de ise kollu bir bıçakla matbaamızda ‘Şafak Gazetesi’ni çıkarmaya başladım. 60. yıla giriyoruz. Oğlum Şafak’ın da ismi buradan gelir. 1955 yılında Zonguldak Valisi olan Rahmetli Ekmel Çetinel bir tanışma kokteyli vermişti. Ben oradayken Şafak doğmuş. Ertesi gün Ereğli’ye gelen Vali Bey beni de yanında istedi. Yolda kendisinden yeni doğan çocuğumun adını koymasını rica ettim. O da gazetemin adı gibi ‘Şafak’ koymamı önerdi. ‘Bundan güzel isim mi olur’ demişti. Her zaman siyasetin içindeydim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Karaelmas Ocak Başkanlığı’nı yaptım. Ama gazeteyi tarafsız bağımsız çıkarmaya çok dikkat ettim. Gazetenin kuruluşunda rahmetli Av. Bülent Ertan yazı işleri müdürümüzdü. Çok etkileri oldu bize.
Ereğli’ye gelişiniz ne zaman ve nasıl oldu?
O dönemde Demokrat Parti’nin baskısı ağırdı, Halk Partisi bitmişti zaten. Biz bağımsızları destekledik ve bağımsızlar kazandı. 53 Eskilerden Kim Kaldı Bedri Erel Demokrat Parti’ den Necati Tanyolaç beni çağırdı. Babamın EKİ’de çalıştığını ve Zonguldak’ta kalmaya devam edersem ailece her türlü zorlukla karşılaşacağımı üstü kapalı olarak iletti. O dönem Milli Koruma Kanunu da var. İzinsiz kağıt bile alamazsınız. Necati Tanyolaç bu şekilde benim Ereğli’ye gelip yerleşmemde vesile oldu. Zonguldak’ta matbaamız devam ediyordu ama bir taraftan da bu şekilde Ereğli’nin ilk gazetesini çıkardık. O dönemlerde seçim öncesi Demokrat Parti birkaç sayı olarak ‘Ereğli Postası’ diye bir gazete çıkarmış. Seçimden sonra kapatmışlar. Ereğli’ye geldiğimde Encümen üyesi Sait Öztürk’ün dükkanını 4 liraya kiraya tuttum. Çarşıda o zamanlar Jandarma olan ve daha sonra yıkılıp yeniden yapılan şimdiki Adidas’ın üzerinde yer tuttum. 21 Haziran 1957’de A3 büyüklüğündeki Şirin Ereğli’yi çıkartmaya başladık. 1963’e kadar da oradaydım. Geniş bir imkanım yoktu; haftalık gazete çıkarttık. Rahmetli eşim öğretmendi. Bir trafik kazası neticesinde vefat edene kadar da yazı işleri müdürüydü. Türkiye’de emekli olan ilk kadın yazı işleri müdürüdür. Onun çok emekleri oldu gazetede. Bambaşka bir insandı. Şimdiki eşim de selamet versin çok iyi bir insan. 33 senedir birlikteyiz. Bu konuda çok şanslıymışım.
Her zaman siyasetin içindeydim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Karaelmas Ocak Başkanlığı’nı yaptım. Ama gazeteyi tarafsız bağımsız çıkarmaya çok dikkat ettim.
Ereğli’de gazetecilik yılları nasıldı?
O zamanlar gazete İstanbul’dan buraya günlük değil haftalık olarak geliyor. İnönü’nün Taksim konuşmasını manyetolu telefonla alıyorduk peyderpey basıyorduk gazeteye. Nitekim hemen elektriğimizi kestiler. O zamanlarda gazete çok aranan bir emtia oldu. 8000 nüfuslu Kdz.Ereğli’de günde 4000 gazete sattığımı bilirim ben. Kandilli treni sabah saat 06:30’da kalkardı; orada zaten 1500 – 2000 gazete giderdi. Ama o zaman gencim, 24 yaşlarındayım ve durmadan çalışıyordum.
Cemiyet binasının duvarında benimle birlikte emeği geçen gazetecilerin resimlerini koydular. Vefa güzel şey…
Bildiğimiz kadarıyla Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti kurucuları arasındasınız.
Evet, 1962’de arkadaşlarla beraber Zonguldak Gazeteciler Cemiyetini kurduk. Şimdi Onursal Başkanım. Cemiyet binasının duvarında benimle birlikte emeği geçen gazetecilerin resimlerini koydular. Vefa güzel şey…
Ereğli’de ilk gazete sizsiniz; sizden sonra gelen gazeteciler kimlerdi?
Turan Kayalı. Zonguldak Demokrat gazetesinde çalışıyordu. Bizimle çalışırken Eczacı Gökhan Duran ve Kemal Anadol ile birlikte CHP kanadı ağır basan bir gazete kurdu. Ve ciddi bir şekilde de devam etti Memleket Gazetesi. Sonra Yılmaz Yaman Hakimiyet’i çıkardı. Onu da Fikri Kapan devam ettiriyor. O zamanki gazeteciler bugün piyasadaki gazeteciler gibi değildi. Hepsini kastetmiyorum ama çoğunluk bu durumda. Eskiden mesleğin ve bu mesleği icra edenlerin bir ağırlığı, onuru vardı. Kaymakam veya Vali ile konuşurken karşılıklı bir saygı mevcuttu, bizim bir adabımız vardı. Vali Bey kapıda karşılardı. Şimdi 35 gazete var Ereğli’de. Müthiş bir rakam. Ve saygının ‘S’ sini göremiyorum maalesef.
Komşumuz Bolu örnektir bu konuda. Eskiden tek gazete vardı. Bugünlerde 4-5 gazete var. Ama bizimki gibi 2 sayfalık gazete yoktur orada. Bu durumun en büyük sebebi ise bizim meslekte yasal olarak bir kuralın, denetlemenin olmaması.
Kdz.Ereğli Sanayi ve Ticaret Odası kuruluşunda da sizin isminize rastladık.
1974’de Ruhi Cöbekoğlu, Mustafa Arık, Necep Bartu, Turan Özyağcı, Ali Genç ile beraber Zonguldak Ticaret Odası Baş Katibi Ayhan Bey’in yönlendirmesi ile Karadeniz Ereğli Ticaret ve Sanayi Odasını kurduk. Orhan Madenci, Ruhi Cöbekoğlu ilk başkanlardan.
Gazetenizin bir bölümünde çalışanlarınızın fotoğraflarına da yer verirmişsiniz. Gürdal Özçakır’ın arşivinden babası Halidun Özçakır’ ın birçok fotoğrafını gördük.
Allah rahmet eylesin, Halidun Özçakır’ın hem gazetecilik mesleğinde hem de spor alanında çok saygınlığı vardı. Çok iyi çocuktu. Spor muhabiri olarak çalışırdı aynı zamanda bizimle teknisyen olarak da çalışırdı. 15 yaşından vefatına kadar aramız iyiydi. Erdemir’de çalışmaya başlayana kadar buradaydı. Kemal Anadol Memleket Gazetesinden evvel bizde de yazdı. Ve Cumhuriyet Gazetesinin yaptığı Atatürk konulu yarışmada Şirin Ereğli’ de yazdığı yazı ile ödül aldı.
Mesleğiniz ile ilgili sizi en çok mutlu eden olay nedir?
Bundan 2,5 sene evvel gazeteciler olarak seminer için Konya’ya gittik. Selçuk Üniversitesi Kütüphanesinde bütün Anadolu’da geçmişten günümüze sürekli yayın yapan gazeteleri arşivlemişler ve bana ilk sayımızdan günümüze kadar olan Şirin Ereğli Gazetesi arşivlerini gösterdiler.
(Burada Bedri Bey ağladı ve bir ömür emek verilen bu mesleğin en güzel hediyesini orada aldığını anladık ve bizler de Dergi 67300 olarak çok duygulandık.)
Eskiden Ereğli nasıldı?
Elmatepe, Uzunkum çok güzel yerlerdi. 8000 nüfuslu bir kentti ve pek vukuat olmazdı. Tam balıkçı kasabasıydı. Balıkhane çarşının göbeğindeydi. Sahil taksinin karşısı. Sonra Morrison geldi çalışmalara başladı. Ve Erdemir böylece açıldı. O dönemde otel bile yoktu; Yıldırım Palas ve Erkara Otelleri vardı sadece. Buraya akın akın insanlar çalışmaya gelince nerede yer bulursa orada yatarlardı. Erdemir’in varlığı büyük güç oldu Ereğli’ye. Ereğli’de sosyal yaşantı çok daha güzelleşti. Mahvel vardı. Her hafta tiyatroya gidilirdi. Türkiyenin en güzel tiyatroları ilk buraya gelirdi. 3 açık hava sinemamız 1 kapalı sinemamız vardı. Yaşlılar evinin olduğu yerde Musa’nın Lokantası vardı. En güzel yemekler orada yapılırdı. Yerli yabancı turistler geldiği zaman kapanırdı. Ereğli’de şu an 61 ve 85 arasındaki sosyal yaşantı da yok. Dünya değişiyor, Türkiye de değişiyor. Ancak Ereğli’nin yapısında yeniliklere karşı bir direnç var her zaman.
O zamanki gazeteciler bugün piyasadaki gazeteciler gibi değildi. Hepsini kastetmiyorum ama çoğunluk bu durumda. Eskiden mesleğin ve bu mesleği icra edenlerin bir ağırlığı, onuru vardı. Kaymakam veya Vali ile konuşurken karşılıklı bir saygı mevcuttu, bizim bir adabımız vardı. Vali Bey kapıda karşılardı. Şimdi 35 gazete var Ereğli’de.
Eskilerden kim kaldı?
Meslekten kimse kalmadı. Hayri Balıkçı yeni öldü. Rıdvan Çimenoğlu var.