Bu sayımızda ‘Eskilerden Kim Kaldı’ bölümünde; güzel ilçemize Gazi Alemdar Gemisi Yaptırma ve Yaşatma Derneği ve Sanat Kurumu gibi dernekler vasıtasıyla çok büyük emekleri olan Atılay Durmaz Demiroğlu’nu konuk aldık.
Atılay Durmaz Demiroğlu kaç yılında doğdu, çocukluğu nasıl geçti? İş hayatına nasıl atıldınız?
20 Kasım 1941 Zonguldak doğumluyum ama aslen Ereğliliyim. Zonguldak’ta Mehmet Çelikel’in orta bölümünü okudum sonra da Zonguldak Erkek Sanat Enstitüsünde elektrik bölümüne devam ettim. 1958-59’da okulu bitirince Karabük Teknikere geçtim ve Karabük’te fabrikada çalışmaya başladım. Hem üst tahsil yapıyor hem de çalışıyordum. İsteyen gündüz okula gidiyordu isteyen gece. Çok güzel bir sistem vardı. Vardiyaya göre okuluna gidiyordun. Fakat 1960 ihtilali olunca okulu bitiremeden yedek subay öğretmen olarak göreve alındım. Ben 18. yaşıma askerde girdim. Kayseri Pınarbaşı ilçesinin Han köyüne öğretmen oldum. Fakat ben gittiğimde köy okulu 3-4 yıldan beri kapalıymış. O zaman Demokrat Parti- Halk Parti davası var. Bizim köy de Halk Partiliymiş. Öğretmenleri almışlar ben gidene kadar da köy öğretmensiz kalmış. Biz gittik öğretmen yok. Zor bir dönem geçirdik. Zor dönem derken öğretmenlik çok güzel bir şey. Bilgiyi bilmek bir yana ufacık çocuklara anlatmak başka olay. Öyle bir eğitim görmemişiz. Gene de muvaffak olduk. Orada 2 yıllık öğretmenlik görevimizi de bitirdikten sonra tekrar Zonguldak’a döndük. 1962 yılından 1964’e kadar Zonguldak E.K.İ.’de göreve devam ettim ve 1964 yılında 328. personel olarak Erdemir’e intisap ettik. Açılışı 65’te yapıldı biliyorsunuz. İsmet İnönü’nün, Süleyman Demirel’in geldiği büyük açılışı çok iyi hatılıyorum. O zaman tahta köprü denilen yerde köprü yoktu. İnönü ve Demirel Erdemir’in liman bölümüne gemiyle gelecek ve oradan da şu anki müdüriyete geçeceklerdi. Oraya hemen tahtadan bir köprü yapıldı. O köprü şimdi demirden ama adı hala tahta köprü.
Erdemirde kaç yıl çalıştınız?
1964’ten 1980’e kadar çalıştım. 80 ihtilalinde Erdemir’den ayrılmak durumunda kaldım. 10 sene müteahhitlik hizmetlerinde bulunduğum bir şirketim oldu. Atölyem ve yanımda çalışanlarla birlikte hizmetlerde bulunduk. Yaptığımız her işte muvaffak olduk ama para kazanmak işinde olamadık. Ticaret ayrı bir işmiş. 90’da tekrar Erdemir’e girdim. Önceki dönemde beraber çalıştığımız insanlar daire başkanı olmuştu. ‘Durmaz gel çalışalım iş verelim’ dediler. Bende ‘İş vermeyin ben bıktım artık müteahhit işinden’ dedim. Tekrar eskisi gibi A personeli olarak Erdemir’e girdim. 1996’da 55 yaş sınırından emekli oldum. 2000 yılına kadar da Erdemir’in içindeki taşeron firmalarda görev yaptım.
Evlilik ne zaman oldu?
Bu sene 3 Ekim’de 50. evlilik yıldönümümüz olacak. 1965’te nişanlandım ve 1966’da evlendim. Eşim aslen Trabzon kökenli, büyükleri Zonguldak’a yerleşmişler. Ümran Demiroğlu uzun yıllar Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. Neredeyse 40 yıl… Daha sonra 2007 yılında emekli oldu.
Peki ya çocuklar?
3 oğlum var. 2’si Erdemir’de çalışıyor. Diğeri İstanbul’da DHL’de üst düzey bir görevde. Hepsinden birer tane torunum var.
Derneklerde de çalışmalarınız oldu sanırım.
Evet oldu. Atatürkçü Düşünce Derneği, Sanat Kurumu. 1993’te kurulan Sanat Kurumunun kurucuları arasındayım ama eşimi kurucu üye yaptıkları için ben kurucu üye olmadım. Ama 30 kurucu üyeden sonra defterde kayıtlı 31. üyeyim. Rahmetli Maksude Hanım (Çubukçu) da vardı kurucu üyeler arasında. Çok uzun yıllar da başkanlık yaptım Sanat Kurumunda. Sonradan 10 Kasım 2004’te Alemdar’ı kurduk. Projesini, tüzüğünü hep ben yazdım. Kaymakam Aziz İnci birinci, Posbıyık ikinci üyemizdi. 10 Kasım bir tatil gününe denk geldi ama özellikle o tarihte ısrar ettiğimiz için Kaymakam Bey’e imzalattım. Bu dernekte iyi iş yaptık. Dernek olmasa kim olursa olsun bu işi beceremezdik. Çünkü harcamalar dernek üzerinden yapılıyor. Para derneğe geliyor dernekten çıkıyor. Bu müzenin kurulması için de büyük maliyetler ortaya çıkıyordu. Erdemir o kadar mal alıyor bize fatura ediyordu.. Derneklere verdi bağış olarak. Kaymakamı, Belediye Başkanını ve Erdemir yönetimini de dernek yönetimine aldık. Türker Paşa Ereğli’ye geldiğinde bu çocuk doğmuştu kucağına geldi o da bu bebeği bezledi kundakladı ve bugünkü duruma getirdi.
Çocukluğunuzdaki ve gençliğinizdeki Ereğli nasıldı?
Yazları 3 ay babaannemin yanına Ereğli’ye gelirdik. Çocukluğumuzdaki Ereğli ise herkesin bahsettiği şirin Ereğli. Güzeldi, başkaydı. Uzunkum’a sandalla giderdik Ereğli’nin her yerinden denize girilirdi zaten. Mesela ben denize girmesini At Kapısı’nda öğrendim. Oradan kadınlar girerdi, kilim yıkarlardı. Hatta orada 2-3 metre yüksekliğinde bir bina vardı ve çocuklar oradan denize atlıyorlardı. Bende bakarken birisi beni itti denize düştüm. Yüzmeyi o şekilde öğrendim. Çalıştığımız dönemlerde ise Lojmanlarda Bağlık karakolunun arka tarafında Açık Hava Sinemamız vardı. O büyük şenlikti. Ailece çoluk çocuk gidilirdi sinemaya. Evden fındık, fıstık, leblebi getirirsin, orada gazoz falan satılır. Bir de anı olarak kalan çok keyifli bir bilgi var söylemek isterim. Eşim Kaymakamlıkta çalıştığı için, Kaymakamın bir güvenlikçisi olurdu(şimdiki koruma gibi düşünün). Bir gün Ümran bana dedi ki ‘Bunlar aslında korumalık yapıyor cebinde tabancalar falan ama ünvanı ne biliyor musun? Deniz adamı, sandalcı.’ Nedenini sorduğumda eskiden kaymakam lojmanı şimdi askeriyenin olduğu yerdeydi. Hükümet binasına oradan yol olmadığı için Kaymakam Bey de sandalla gidip geliyor. Bu sebeple de bu korumalar resmi kayıtlara deniz adamı olarak geçiyormuş.
Erdemir sizce neden Ereğli’ye yapılmış?
Erdemir’in buraya yapılmasında bir çok kişinin katkısı olabilir ama ana katkı bizim coğrafi ve stratejik konumumuz. Bir defa Ereğli Karadeniz’de tek doğal liman. Eski denizciler şöyle söyler: Karadeniz’de 3 liman vardır: Temmuz, Ağustos, Sinop. Sinop’ta her rüzgarda saklanabileceğin bir yer var. Temmuz Ağustos zaten fırtınanın az olduğu havadır, limanlıktır. Ereğli ise batı rüzgarları dışında her havaya korunaklıdır. Bir tek batıdan eserse buralar karışır. Eski gemiler buraya yanaşarak ve demirleyerek kendilerini kurtarıyordu.Bu stratejik durum haricinde demir çeliğin ana maddesi demir cevheri ve kömürdür. Bir de kireç taşı lazım; o da her yerde var. Planlayıcılar bakmışlardır cografyası vs uygun bir de anapazarlara çok yakın. Kısacası asıl olarak stratejik durumu çok uygun olduğu için Erdemir buradadır.
Yazları 3 ay babaannemin yanına Ereğli’ye gelirdik. Çocukluğumuzdaki Ereğli ise herkesin bahsettiği şirin Ereğli. Güzeldi, başkaydı.
Alemdar Müze Gemisi nasıl gerçekleşti?
Öncelikle projemizi Posbıyık’a sunduk. ‘Siz yapacağız derseniz, bizde yaparız’ dedi. Çalışmaya başladık. Posbıyık bizi oradan kovalasa, bu iş olmaz falan dese, bizim de hevesimiz kaçar ve destek alamadığımız için bu işe girişmezdik zaten. O cesareti verince, o iş orada başladı ve bu güzel hatırayı canlandırdık. Derneğinkuruluş tarihi 10 Kasım 2004. 28 Ekim 2005 tarihinde ilk adımlarını atıp, ilk kaynak törenlerini yaptık. Biz bu projeyi yaparken Kaymakamlık bünyesinde bir Tarih Kurulu, bir Yapım Kurulu vardı. Biz bu yapım aşamasında Kaymakam, Belediye Başkanı, Amiral, Erdemir hepsinden çok büyük destek aldık. Her iki çalışma grubunda ben ve Yalçın Albay vardık. Yapım grubunda İrfan Erdem ve diğer tersane sahiplerimiz, gemi inşa mühendislerimiz vardı. Erdemir Genel Müdürü’nün hem sac, hem de elektrik konusunda çok destekleri oldu. Şu anki dernek başkanımız Oktay Demiroğlu. Ben de ikinci başkanım.
Alemdar müzesi beklediği ilgiyi görüyor mu?
Gemi elbette ilgi görüyor da, son 1 senedir ilgi azaldı; belki Ereğli’ye gelen turist sayısının azalmasından kaynaklanıyor olabilir. Normalde aylık 15.000 – 18.000 arasında değişiyordu. Gemi derneğin üzerine kayıtlıydı. Biz bir protokolle Belediyeye devrettik ve Alemdar Gemisi tüm yönetimi ve varlığıyla Kdz. Ereğli Belediyesi’nin oldu. Umuyorum farklı çalışmalarla yenilenip, güncel müzecilik örneklerinden biri olarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam eder.
Edebiyat alanında çalışmalarınızın olduğunu biliyoruz. Biraz bunlardan bahseder misiniz?
Yayımlanmış üç kitabım, sahnelenmiş bir senaryom var. Ayrıca yayıma hazır vaziyette İstiklal Savaşı yıllarında Kdz. Ereğli konulu bir çalışmam daha var. Yayımlanmış kitaplarımdan ilki Veli Çavuş’un öyküsünü manzum olarak anlatan “İki Destan”. İkinci kitabım şiirlerimin bir bölümünü topladığım “Rüzgarın Valsi”. Üçüncü kitabim ise “Türk Sanat Musikisinden 1001 Güfte” Senaryom ise; yine Alemdar’ı anlatan bir yapıttı. 2001-2003 yılları arasında Kdz. Ereğli’de 6 kez sahnelendi.