BU SAYIMIZDA BAŞ KÖŞE’DE KDZ.EREĞLİ’DE EĞİTİM ALANINDA YILLARCA HİZMET VERMİŞ HÜLYA TEKİN ÇATAKLI VE ALİ ÇATAKLI İLE KEYİFLİ BİR SOHBET GERÇEKLEŞTİRDİK.
Hülya Hanım, sohbetimize sizinle başlamak isteriz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Zonguldak doğumluyum ama küçük yaşta 1961 yılında Ereğli’ye yerleştik. Zonguldak’ta İlkokul 3. sınıftayken çok sevdiğim öğretmenim Şükran Yılmaz’ı kaybettim. Bu olay beni çok etkiledi ve bütün hayatımı şekillendirmeme sebep oldu. Ereğli’de Nimet İlkokulunda okuduktan sonra şimdiki müze olan Ereğli Ortaokulunda okudum. Değerli Naciye Kıpçak öğretmenimizdi. Çok güzel anılarımız oldu orada. Daha sonra Zonguldak Kız Öğretmen Okulunu bitirdim ve mezun olduktan sonra 1970 yılında Ballıca köyüne atandım. O dönemde şehirde yaşamış bir genç kız olarak elektriği suyu olmayan bir köyde öğretmenlik yapmak çok zordu. Ballıca köyünde her gün normal öğretim saati bitince oradaki 2 öğretmen arkadaşım ile birlikte bir şeyler yapma kararı aldık. Arkadaşım okuma yazma dersleri veriyordu bende kendi adıma gönüllü olarak nakış dikiş ve yemek kursu verdim köy kızlarına. Hiç unutmuyorum hafta sonları Ereğli’ye geldiğimde Rahmetli Macit Bey’den renkli iplikler dikiş nakış malzemeleri alıp; hafta içi köydeki genç kızlara dikiş nakış öğretirdim. O dönemde köyde kek, börek kavramı da yok, bunları bile hep lüks ışığında yapıyorduk elektrik olmadığı için. Yıl sonunda sergi bile açmıştık. Şimdi geriye dönüp baktığımda daha 18 yaşımda mesleğe ilk başladığım yıl kendi kendime bir sosyal proje geliştirip uygulamışım farkında olmadan. Bu çabamla yıl sonunda dönemin Kaymakamından Takdirname almıştım. Şimdi köy okulu öğretmenliği belki daha farklıdır ama; o dönemde okulun sobasını siz yakarsınız, badana boyasını siz yaparsınız. O köyün her şeyi sizsiniz. Daha sonra merkezde çalışmaya başladım ilk görev yerim Erdemir İlkokuluydu. Daha sonra Atatürk İlkokulu, İhsan Yılmaz ve Cumhuriyet olarak devam ettim. Şimdi ise Utku Eğitim Kurumları ile tüm bu tecrübeleri daha aydınlık nesiller yetiştirmek için kullanıyoruz.
Bizimle köy öğretmenliği zamanınızdan bir anınızı paylaşır mısınız?
2 yıl orada kaldığım süre içerisinde bir öğrencim vardı konuşamıyordu, kekemeydi. O zamanlar internetmiş kitapmış bilgi edinebileceğiniz bir mecra yok. Doğru olup olmadığından emin olmamama rağmen aklımda kalan bir şeyi denedim o öğrencide. Dilinin altına kibrit çöpü koydum, bir şeyler yaptım. Sürekli böyle konuşturmaya çalıştım. Ve bir gün babası ağlayarak geldi, ‘Hocam sizin sayenizde benim çocuğum bana baba dedi.’ diyerek ellerime sarıldı. Bunlar çok güzel şeyler. 6 yıllık köy hizmetim var. Bence öğretmenlik kesinlikle köyden başlamalı. Şimdiki gençlerimize bakıyorum hemen merkeze gelmek istiyorlar. İnanıyorum ki; bu tecrübelerdir bizi bu hale getiren.
Ali Bey ile tanışmanız nasıl oldu?
Ali Bey ile tanışmamız öğretmen okuluna dayanıyor. Biz Zonguldak Öğretmen Okulunda okurken tanıştık, aşık olduk birbirimize. 1972 yılında da evlendik, 2 çocuğumuz oldu.İkimiz de aynı meslekte olduğumuz için her zaman bilgi alışverişi yaparız, tartışırız, konuşuruz. İlk evlendiğimizde ayrı köylerde çalıştık bir süre. Daha sonra Kızılcapınar köyüne geldik; 4 yıl da orada görev yaptık ve çocuklarımız da bu köyde doğdu.
Sizin çocukluğunuzdaki Ereğli nasıldı?
Bazen o günleri çok özlüyorum; keşke hep o bakir haliyle kalsaydı diyorum. Öncelikle kötülük yoktu. Bizim anahtarımız sokak kapısının dışında dururdu. Biz çocuklar geç vakitlere kadar sokakta saklambaç oynardık. En güzeli de ‘Müsaitseniz annemler size gelecek.’ O zamanlar terminalin orada kendi evimiz vardı; daha sonra istimlak oldu oralar. Düşünün terminalden Kula’ya kadar 1 gün önceden ertesi günkü misafirlik için haber vermeye giderdik. Okula da hep yürürdük. Çok mutlu bir çocukluk yaşadık. Büyüklerimize saygımız sonsuzdu. Hani mahalleden bir teyzemiz ekmek aldıracak, koşa koşa gideriz alırız. Herkes herkesin çocuğuna laf söyleyebilirdi.
Ali Bey biraz da sizi tanıyabilir miyiz?
Aslen Devrek’in Çaydeğirmeni köyündenim. Benim çocukluğum hanımınki gibi rahat geçmedi. 7 kardeşim vardı tek okuyan ben oldum aralarında. Babam maden emeklisiydi. Yani imkansızlıklar içinde geçen bir çocukluk ve eğitim hayatım oldu. 7 yaşındayken 5-6 km uzakta bir köy okuluna kaydettirdiler. Bir kış gününde okul saati bittikten ve biz eve döndükten sonra kardan okulun çatısı çöktü. Bir kaç saat önce olsaydı bir facia olacaktı ve ben ve arkadaşlarım da hayatta olmayacaktık. Bu olay beni derinden etkilemişti. O kış biraz zorluk çektikten sonra havalar ısındığında İbrahim Ekinci öğretmenimiz bizlere bahçede eğitim verdi. İmkansızlıklar içinde öğretmenlik yapan köy öğretmenlerinin öğrencisi olmamız çok büyük bir ayrıcalıktı.
Köydeki süreçten sonra eğitim hayatı nasıl devam etti?
Köyümüzde ortaokul olmadığı için 20 km mesafedeki Devrek’teki okula gönderdiler bizi.12 yaşında çocuklar anne baba uzakta olarak kirada oturup ortaokulu okuduk. Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler sayesinde ben Bolu’da öğretmen okulunu kazandım. Öğretmen okulu 2. sınıfı geçemedim, babam da beni Zonguldak Öğretmen Okuluna kaydettirdi. Orada bir gün koridorda dersten çıktıktan sonra karşıma bir kız çıktı. Tanıştık, çok güzel bir arkadaşlığımız oldu ve okuldan mezun oldum. Babam ilk başta inanamadı bana… İlk görev yerim Devrek Eğerci köyü. Ben Köye ilk gittiğimde okul yoktu. Köylerde misafir geldiği zaman konaklayacağı köy odaları olurdu eskiden. Biz de okul olmadığı için Misafirlerin atlarını bağladığı yeri sınıf yaptık. 4-5. sınıf okutuyorduk. Daha sonra Gümeli’de bir köy okuluna tayinim çıktı. Ve o köye gelmem sayesinde Hülya Hanım’la evlendik. Daha sonra da Hülya Hanımın anlattığı gibi Kızılcapınar’a geçtik.O köye elektrik, su getirilmesinde, yol yapılmasında çok katkım olmuştur. Sonra Kışla’ya tayinim çıktı. 8 yıl Kışla’da kaldıktan sonra Cumhuriyet İlköğretime geçtim. Benim öğrencilere yaklaşımım çok farklıdır. Samimi yaklaşırım öğrencilerime. Bir konuyu öğretmem için çocukları doğaya götürmem lazım. Yaparak yaşayarak diyorum ya o çocukları çok etkilerdi. Genelde sportif faaliyetlere çok önem verirdim.
Siz buraya geldiğinizde nasıl bir Ereğli ile karşılaştınız?
Sokaklar bomboştu, Demir Çelik’in ilk kurulduğu yıllardı. Kültürlü insanların olduğu bir yerdi, sosyal tesisleri vardı. İnsanlar daha uygardı, daha çok okurlardı. Şimdiki gibi sanal değildi. Demir Çelik’in Ereğli’ye çok şey kattığına inanıyorum.
Özel okul döneminiz nasıl başladı?
9 öğretmen arkadaş bir araya geldik ve Üsem’in yüzde 61 hissesini satın aldık. O zaman yer olarak hiç de iyi şartlarda bir eğitim kurumu olmamasına rağmen 175 veli bir günde bize güvenip çocuklarını bizim okulumuza kaydettirdi. Daha sonra İlkokulu biz aldık ve 8 yıl orada gerçekten başarılı işler yaptık. Eski bir binaydı ve bodrum kattı ama orada çok başarılı öğrenciler yetiştirdik. Başarının olduğu yere veli geliyor. Biz o dönemde kendimizi ortaya koyduk ve Ereğli’nin ihtiyacı olan düzgün şartlarda eğitim veren okulu yapmaya karar verdik. Bu sefer de 6 öğretmen arkadaşla Kavaklık Mahallesine okulumuzu açtık. Sene 2003’tü. Şirketin yönetim kurulu başkanı Ertan Bey’di. O ayrıldıktan sonra beni getirdi öğretmen arkadaşlar. Ve 2003 yılından beri Utku Koleji’nin başarı hikayesi bir Öğretmenler Kuruluşu olarak devam ediyor.
Utku Koleji’nden de bahsedebilir misiniz biraz?
Şu anda 812 öğrencimiz var ve Türkiye’de ilk 100 içine girmiş bir kurum Utku Koleji. Başarı konusunda mütevazi olamayacağım çünkü çok emek var. Öğretmenlerimiz, kadromuz çok güzel. Biz büyük bir aileyiz ve bu aile yapısını çok güzel oturttuk. Buraya öğretmenlerimiz severek geliyor ve 18 yıldan beri çalışan öğretmenlerimiz var bu kurumda. Kızım Lüsyen de ODTÜ Mezunu ve gurur duyduğumuz başarılı bir öğretmen. O da bizimle çalışmaya devam ediyor. Bu sıralarda rahmetli oğlum Orçun Çataklı’nın adını verdiğimiz sosyal tesisimizi açmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 20.000 m2 üzerine kurulmuş bir tesis burası. Çok modern bir tesis yaptık. Yurt içi ve yurt dışından bir çok projeyi araştırıp bu projeyi gerçekleştirdik. Önceliğimiz kurumumuzun öğrencileri ancak hafta sonları da veliler ve Ereğlililerin hizmetine açacağız. Bunu bir sosyal paylaşım projesi olarak görüyoruz.
Neler var tesis kapsamında?
Çocuklarımızın girişi tüp geçit dediğimiz 15 Temmuz Şehitleri adını verdiğimiz geçitten oluyor. Çok modern tarzda bir spor salonumuz ve konferans salonumuz var. Olimpik havuzumuz, Fin Hamamı dediğimiz buhar odası, Fitness salonumuz var. Aynı zamanda anaokulumuzda da küçük çocuklarımıza özel yüzme havuzu, spor salonu, yemekhane ve sosyal tesisler hizmete girdi. En önemlisi de sevgiye dayanan, disiplinli, akademik bilgisi olan bir kurumuz. Utku Kolejinin en büyük özelliklerinden birisi demokratik,sosyal, cumhuriyete inanan laik bir kurum. Bizim yaşımız burada fazla büyümüyor 15-16 oluyor oradan tekrar başa dönüyor:) O yüzden biz genç kalıyoruz.
Öğretmenlik sizce en güzel yani?
Cehaletin en büyük düşmanı ilimdir. Cehaleti yenmek için bizim insanımız okumalı. Biz 35-40 yıldır eğitim öğretimin içindeyiz. Ereğlimize, ülkemize gençler yetiştiriyoruz. Yani anne babalar bize önümüzdeki 100 yılı teslim ediyor. Biz bunun kutsal bir şey olduğunu biliyoruz.
Hülya Hanım eski öğrencilerinizle karşılaştığınızda nasıl hissediyorsunuz?
İyi ki öğretmen olmuşum diyorum. Öğretmenliği meslek olarak da görmüyorum. Öğretmen hiçbir zaman evden çıkıp işe gidiyorum demez; okula gidiyorum der. Önce sevgi. Ben öğrencilerimle bu sevgi yumağını çok iyi aramızda kurduğumuza inanıyorum ve onlara güveniyorum her şeyden önce onlar bizim geleceğimiz. Beni hiç unutmazlar işin güzel tarafı bu. Her zaman ararlar sorarlar ziyaretime gelirler. Meslekte 47 yılı doldurdum. En mutlu olduğum konulardan biri de; öğrencilerimin çocukları bu okuldalar.
Birçok farklı nesil yetiştirdiniz. Değişen bu dünyada gençlerle, öğrencilerle paylaşmak istediğiniz şeyler var mı?
Doğru, X, Y, Z kuşağı dedikleri 3 kuşaktan da öğrencilerimiz oldu. Sevgi ve saygıyı elden bırakmamak en önemli konu bence. Ama şimdi, kuşak değiştikçe teknolojinin faydaları yanında zararları da çoğalıyor ve bence en büyük zarar eğitim öğretime oluyor. Konuşmayı unuttuk, sohbet etmeyi unuttuk en önemlisi de okumayı unuttuk. Duyduğumuza inanıyoruz. Benim tavsiyem önce iyi, vicdanlı insan olmaları ve birbirlerini sevmeleri.