Beyzanur Yaman – Stj. Avukat Yurtseven Hukuk Bürosu
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde pandemi olarak ilan edilen COVID-19 salgını ile bir seneyi devirdik bu bir sene içerisinde dünya genelinde birçok konuda olduğu gibi hukuki konularda da tartışmalar ortaya çıktı. Yaşayan bir bilim olan hukukun daha önceden tahmin edilmesi zor bir duruma karşı kazuistik bir biçimde önceden kural koyabilmesi mümkün değildir. Dolayısı ile hukuk düzenimizde yer alan genel hükümler kapsamında, koronavirüs salgını sebebiyle karantina altında olması gereken kişilere, dönemin gerektirdiği kurallara uymamaları sebebiyle toplumda meydana getirdikleri etki ile birlikte bu kişilerin hukuki ve cezai sorumluluklarını yorumlamak yararlı olacaktır.
Geçtiğimiz bir sene içerisinde Covid-19 testleri pozitif olan vatandaşların tespiti için ilk olarak filyasyon ekipleri kuruldu. Ancak yetersiz alınan önlemleri, düzenlenen düğünler ile kalabalıkların bir araya gelmeye devam etmelerini, sehir dışı seyahatların devam etmesini, Mekke’ den gelen hacıların, yurtdışından gelen vatandaşların karantinaya alındıkları KYK yurtlarından kaçtıklarını, izledik. Ardından hastalık çok hızlı şekilde yayılmaya devam ederken Sağlık Bakanlığı öncülüğünde geliştirilen Hayat Eve Sığar(HES) uygulaması ile testi pozitif çıkan vatandaşların verileri sisteme girilip temaslı olup hastalığı bulaştırabilecek kişilerin de tespiti sağlandı. Her vatandaşa verilen HES kodu ile de taramaların yapılması kolaylaştırıldı. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu md. 65 gereği yerine getirilerek bulaşıcı hastalığa yakalandığından şüphe edilen kişi hakkında ihbar alınır alınmaz hastalığın tespit edilip tedavisine başlandı.
Peki toplum sağlığını tehlikeye sokan şahıslar için kanunumuzdaki halihazırda bulunan yaptırımlar neler? Karantinaya uymayanlar cezalandırılacak mı? Fail kim? Mağdur kim? gibi birçok soru işaretinin yanıtlarına gelirsek…
TCK md. 195:’’Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıktan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Burada kanun koyucu bulaşıcı hastalığa yakalanan veya bu hastalıktan ölen kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasıyla hastalığın bulaşmasının önlenmesini ve dolayısıyla kamu sağlığının korunmasını amaçlamıştır. Hükmün gereğini yerine getirmeyen şahıslar hakkında 2 aydan 1 yıla kadar cezai yaptırım uygulanabileceği öngörülmüştür. Söz konusu maddede belirtilen suçun meydana gelebilmesi için kişinin bulaşıcı bir hastalığa yakalanması sonucu yetkili makamlar tarafından alınan tedbirlere uymaması yeterlidir. Kanun koyucu hasta kimsenin hastalığı bir başka kimseye bulaştırma şartını aramamıştır. Bunu, kanun koyucunun hastalığı bulaştırma olasılığını en aza indirgemek istemesi şeklinde yorumlamak mümkündür. Yani burada fail, kamu sağlığını tehlikeye sokup dışarıya çıkan Covid-19 testi pozitif olan şahısken; mağdur, dışarıda bulunan herkes/kamudur. Bununla beraber TCK madde 195 yazılı ‘’Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Uymama’ suçunun oluşması için bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıktan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınmış tedbirlerin mevcut olması gerekir. yetkili makamların tedbir almaları da yine HES uygulaması ile oldukça kolaylaşmıştır. Aksi takdirde durum suçun unsurları tamamlanmamış olduğundan suç teşkil etmeyecektir.
Kişinin taşıyıcı olduğu durumda, kendisinin bu durumu bilip bilmemesine göre cezai yaptırıma hükmedilebileceği düşünülebilir. Bu konu TCK’da düzenlenmediğinden fiilin sonucuna ve manevi unsura göre kanunun ilgili maddesi ve failin cezai sorumluluğu belirlenecektir. Burada önemli olan nokta kişinin taşıyıcı olduğunu bilip bilmediği, taşıyıcı olduğu halde önlem alıp almadığı ve gerekli özeni gösterip göstermediği olacaktır. Bunun sonucuna göre kişinin karşılaşacağı yaptırım değişecektir.