Bölgemizde BAYDANLAR MOBİLYA İhracatta AS ODA ve şimdilik e-ticaret ve ilk şubelerle; önümüzdeki yıllarda ise tüm Türkiye’de EVONNA Gökmen Baydan ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbette Baydanlar’ın geçmişini, ihracata giden yolu ve yeni markaları konuştuk.
Gökmen Bey, öncelikle bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz, aslen nerelisiniz, Kdz.Ereğli’ye nasıl geldiniz?
Aslen Sivas’ın Gürün ilçesinin Bahçeiçi Köyündeniz. Rahmetli babamız Mustafa Baydan İlkokulu bitirdikten sonra çalışmak için Düzce’ye gelmiş. Biz ikinci kuşağız. 1965 yılı civarlarında rahmetli babam Düzce’ye yerleştikten sonra ilkokulu bitiren kardeşlerini yani amcamları da getiriyor, beraber pazarlarda çalışıyorlar ve o zamanlar mobilya yokken sünger satmaya başlıyorlar. Yanılmıyorsam 1975-1980 seneleri arasında Kdz.Ereğli’ye gelip Meydanbaşı’nda sünger satmaya başlıyorlar. İşler umdukları gibi gitmeyince bir de mobilya satmayı deneyelim diye düşünüp Ankara’dan mobilya getirip mobilya satmaya başlıyorlar. Kdz.Ereğli’de ilk olduğu için çok güzel mobilya satışı yapınca aile tamamen mobilya sektörüne dönüyor. Eski defterler hala duruyor; bir ayda 370 takım mobilya satıldığı olmuş yani şu an bir senede sattığımızı bir ayda satmışlar. O dönemlerde Mobilya sektöründe Ereğli’de Recep ve Ahmet amcam, Düzce’de ise babam ve Mehmet amcam devam ediyorlar. Bu sebeple ben doğma büyüme Düzce’liyim. 1985 doğumluyum.
Siz Kdz.Ereğli’ye ne zaman geldiniz?
1994 senesinde buraya geldik. Ama gelişimiz çok talihsiz oldu; yolda gelirken büyük bir kaza yaptık, annem ve ben çok ağır yaralandık ölüm tehlikem bile vardı. Sonra Allaha şükür ikimiz de iyileştik.
Çalışma hayatına çok erken atıldınız anladığımız kadarıyla.
Evet, ilkokuldayken okuldan çıkardım, sırtımdaki çantayı mağazanın girişinde atardım. Bir müşteri gelsin ben ondan önce üst kata çıkıp lambaları açayım, müşteriyle o gün kim ilgileniyorsa konuşsun da ben onlardan öğreneyim diye heyecanla beklerdim. İlkokuldan beri işime çok aşığım, ahşabı seviyorum. O günkü hevesim hala devam ediyor. Süreç böyle devam etti, okuduk, çalıştık, askere gittik. Çok okumadım çünkü işime çok aşıktım. Ben Bursa’da askerdeyken babam Ankara’da mağaza açmıştı, dönüşte direk Ankara’ya geçtim. Bir mağazamız ve boyahanelerimiz vardı, oradaki imalatçılardan mobilyalar toplanır ve kendi boyahanelerimizde boyatılır, kulbu, camı, herşeyi yapılıp paketlenir Ereğli’ye gelirdi. Yarı üretim yapılıyordu. Bizim sektör öyle bir şey ki, ne kadar kaliteli üretim yaparsanız yapın boyası kaliteli olmadığı sürece çöptür. Önemli olan üstündeki boyadır. Bu şekilde Ankara Siteler’de 3 sene devam ettim ama bir türlü oraya alışamadım. Her gün isyan ediyordum. 2013 senesinde Bursa’nın İnegöl ilçesine gitmeye karar verdim.
Her şey yolunda gibi görünürken çok radikal bir karar olmuş.
İnegöl dünyada marka olan bir mobilya merkezi olduğu için herşeyi bırakıp gittim. Bir tane aracım vardı, onu 25.000 TL’ye sattım. 25.000 TL’de babamdan aldım. İnegöl’de çok iyi bir firmanın Ar-Ge Müdürü, yine sevdiğimiz bir dostumuz olan bir kişi ve ben 3 ortak 150.000TL’ye ufak bir atölye açtık. As Oda Markasıyla bu işe girdiğimizin ertesi günü hiç unutmuyorum -132.000TL’deydim. Bir de aileden kimi olur dedi, kimi olmaz dedi; sonuçta o işi mutlaka başarmamız lazımdı bu sebeple ben 2013 senesini ömrüm boyunca unutamam. Çünkü aslında burada haliniz vaktiniz yerinde, sizden öncekilerin kurduğu ve sürdürebileceğiniz bir düzen var ve siz bunu elinizin tersiyle itip daha iyi bir yere gelmek için İnegöl’e gidiyorsunuz. Türkiye’yi bırakın; hedef Dünya… Yaş 25 ama ben bunu yapacağıma inandım. Rahmetli babam manevi olarak hep arkamda oldu ama biz de çok çalıştık. Gündüzleri ben pazarlamaya çıkardım, akşamları gelince de atölyedeki personel çıktıktan sonra ortağımla beraber ikimiz makinada çalışırdık. Ben anlamıyordum ama ortağım bana işi öğretti, bir nevi çıraklık yaptım. Bir sene içinde 500 metrekare atölyeden 2000 metrekare ufak bir fabrikaya geçtik. Her büyümemizde yeni makinalar almamız gerekiyordu. Sermayemizi sürekli yeni makinelere yatırdık.
Pazarınız yurtiçi miydi ilk etapta?
Evet, ilk başta yurtiçiydi, yurtdışına satış yapabilmek için ciddi anlamda altyapı lazımdı, fuarlara giremiyorduk çünkü fuar bütçesi çok fazlaydı. Bütçemiz olduğu zaman da fuar alanlarında yer olmuyordu, yine giremiyorduk.
Mobilya sektöründe dünyada lider kim?
Mobilya sektöründe dünyadan birinci İtalya’dır. İtalya üretim olarak az üretim yapsa da sadece İtalya’da Natuzzi diye bir firmanın yaptığı ihracat, Türkiye’nin mobilya sektöründe toplam yaptığı ihracatın daha üstündedir. Yani marka değerinin ne kadar önemli olduğunu burada görebiliriz. Bu marka değerini Türkiye’de yakalayamama sebebimiz kalite değil. Tamamen inanmak, zaman ve bütçe en önemli faktörler.
İhracata nasıl karar verdiniz?
2000 metrekarelik yere geçtikten bir buçuk sene sonra orası da yetmemeye başladı. As Oda artık gerçekten Türkiye’de bir pazar oluşturmaya başladı. Aylık 200 takımlara gelmeye başladık ve ihracata yönelmeye karar verdik. En başta üretim kapasitemizi artırmak için 6000 metrekarelik bir fabrika bulduk, anlaştık herşeyimiz hazırdı ama o akşam ortaklarla konuşurken iptal kararı aldık. Masraflar birden dört katına çıkıyordu, bir sene daha bekleme kararı aldık. Bu kararı aldıktan sonra rahmetli babamı aradım, telefonda planı iptal ettiğimizi söyledim. Hiç unutmuyorum, babam ertesi sabah geldi. Beni bu yere bir götürün bakayım dedi, gittik. İçine bile girmeden dışarıdan gördü fabrikayı, tek cümle söyledi: ‘Bu yeri tuttuk, hayırlı olsun, arkanızda ben varım’ dedi. Manevi anlamda bu cümleyi babamdan duymak biz üç ortağı öyle motive etti ki ‘Biz bu işi yaparız’ dedik. Tüm çalışmalarımızı, hazırlıklarımızı yaptık. İhracat departmanımızı kurduk. Fuarlara girmeye hazırlandık. İlk hedef Ortadoğuydu. Bunu da başardık. Sırada Avrupa vardı. Kalitemiz aynı, sadece kumaşta farklı özellikler isteniyordu, boyutlarda farklılıklar isteniyordu. Londra’da şu an çalışmasak da çok sevdiğimiz Kahramanmaraşlı bir Avukat arkadaşla bu işe başladık. Amaç para kazanmak değildi, sadece Avrupa’ya nasıl ürün satabileceğimizi öğrenmek istemiştik. Bir sene bunun için uğraştık. Bir sene sonunda yaptığımız hesaplamalarda gerçekten zarar ettiğimizi gördük ama sonuçta işi öğrendik. En büyük karımız da bu oldu. Böylece Avrupa’dan vazgeçtik; bir laf vardır; ayağını yorganına göre uzatacaksın, ona göre davrandık nihayetinde.
Avrupa’dan vazgeçmenizde ana sebep bütçe miydi?
Şunu öğrendik ki, öncelikle Londra’da büyük bir depo tutmamız lazım. Aslında bir firmayı yakaladığımız zaman belki bütün üretimimizin iki katını alabilecek kapasitede insanlar ama bütçemiz ve altyapımız buna uygun olmadığı için bir depo tutup ürünlerimizi buraya sevk edemiyoruz. İkincisi çok özel üretim olurdu. Londra’da evler küçük, bizim üretimlere uymuyor, örneğin gardolap siparişi geliyor 2 metrelik ürünü bir tane üretme şansımız yok. Tüm uzunlukların serilerini yapmanız lazım, ciddi bütçe gerekiyordu, altyapımız müsait değildi. Bu sayede gerçekçi olup Ortadoğu’ya devam etmemiz gerektiğini gördük.
Ortadoğu’ya siparişleriniz nasıl gerçekleşiyor? Sizi en çok geliştiren şey ne oldu?
Ortadoğu’daki firmalar örneğin bir Yatak Odası Takımından bir konteyner ön sipariş veriyor yani 32 takım. Kaliteli ürün olduğunu görüp beğendikleri zaman, peşine 10-20 konteyner sipariş geliyor. Bu bizi üretimde daha verimli kılıyor. Daha sonra yurtdışına fuarlara gitmeye başlayınca ufkum daha çok açıldı. Özellikle Milano’daki fuar bize çok şey kattı, sadece üretici değil mağazacı bile olsan mutlaka oraları görmek lazım. Çünkü bakış açıları, mimari projeleri bambaşka. İkinci olarak Dubai benim Ortadoğu’da piyasa olarak en çok sevdiğim ülkelerden birisi. Orada bir firma sahibinin evine misafir olduk. Aile yapıları çok farklı, 20 tane çocukları var. Ev hanesinin beş katı da çalışanları var. Hepsinin de ayrı evleri var. Gerçekçi olalım Dubai vatandaşı kendi evine İtalyan ürünlerini kullanıyor. Ama personellerine ürün satıyoruz ve bu da çok ciddi bir nüfus. Keza Katar da aynı şekilde. Şu an Libya açıldı, güzel gidiyor ama tabi yarın ne olacağını bilemeyiz. 27 ülkeye ihracat yaptık ve şu an aktif olarak 9 ülkeye sürekli çalışıyoruz.
Tüm bu ihracata da As Oda markasıyla devam ediyorsunuz, bayilik veriyor musunuz?
AS ODA sadece üretim, bayilikleri yok. Bu arada bir de koltuk markamız var BOİS adında. Ama satışımız tek. Yani marka As Oda üzerinden büyüyor.
İhracattan Kdz.Ereğli’ye dönersek, Baydanlar’da neler yapıyorsunuz?
Düzce’de ve Kdz.Ereğli’de Baydanlar markası ile devam ediyoruz. Bu mağazayı 1985 senesinde açmışlar ve o zamanlar burayı açtığımızda yerler komple halı -videosu da duruyor hala- insanlar ayakkabılarını çıkararak geziyor mağazayı. Bu mutluluk veriyor, sebebi şu: hep yenilik getirmişiz. İşin sırrı da burada: kazandığımız paranın %25’ini işimize geri yatırmazsak başarılı olamayız. Çünkü değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Baydanlar Mobilya tabii ki baba, amca yadigari o noktada devam ediyor ve edecek.
Kepez yolundaki mağazayla ticari bağınız var mı şu an?
Hem Kepez yolundaki hem Zonguldak’taki Baydanlar İsmail abime ait, ticari olarak bağımız yok. Ben burası, Düzce ve yeni kurduğumuz ve çok umutlandığımız Türkiye’de yeni yaratacağım marka olan Evonna ile devam ediyorum. Ertuğrul abim de inşaat mühendisi, onunla beraber burada ticareti yürütüyoruz. Aslında işin başında o var, geri planda kontrolleri kendisi yapar.
EVONNA hakkında da konuşmak isteriz. Yeni markanızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Evonna’nın uzun zamandır planlama ve yatırımlarını yapıyorduk. Şubeleşmeye ilk Ereğli’den başlamak istedik çünkü biz ekmeğimizi Ereğli’den kazanıyoruz, bu sebeple Kdz.Ereğli’ de alt yolda ilk şubemizi pandemi yasakları döneminde açtık. İkinci mağazamız İstanbul Mecidiyeköy’de Cevahir AVM’nin yanında. Şu an dekorasyonu yapılıyor. İnternet şubemizi kurduk. Evonna aslında şöyle; benim hep hayal ettiğim geleceğe yatırım olarak gördüğüm e-ticaretin Türkiye’de artık belli bir payı olmaya başladı. Mobilya internetten alınır mı sorusunun cevabını artık görüyoruz. İki gün önce Şırnak’a internetten ürün sattık. En güzel keyfi akşam otururken sipariş gelmesi; 24 saat açıksınız. Evonna şu an bebek, emekleyecek, yürüyecek.
Ürünlerin tamamı size mi ait?
Ürünlerin %60’ı bizden, kalan ürünler çok kaliteli üreticilerden sağlanıyor. Mağazalarımız çok büyük; mobilya koltuk dışında halı, dekorasyon, avize gibi bölümler de var. Onun dışında marka haline gelmiş ürünler de satıyoruz. Onları da çok detaylı kontroller sonucunda alıyoruz. Üreticilerimizden pahalı da olsa kaliteli ürünler sağlamayı ön planda tutuyoruz. Kendi karımızdan taviz veririz ama kaliteden taviz vermeyiz. Güvenirliği sağlamak en önemlisi bizim için.
Evonna’nın kurulması ne kadar sürdü?
2021 yılı Şubat ayı başında açtık ilk mağazamızla e-ticaret sitemizi. Ama altyapısı 1,5 sene sürdü. Siz de bilirsiniz altyapısı, marka değeri, patent başvuruları hepsi büyük bir süreç ve bütçe gerektirdi. Mimarımız Bahar Hanım İstanbul’daki mağazanın başında Evonna’yı komple ona teslim ettik. Her şey onun sorumluluğunda olacak. En güzel yanı da şu olacak. Siz EVONNA’ da bir ürünü ne kadara aldıysanız herkesin aynı fiyata alacağından emin olacaksınız. Örneğin kendi evimize avize alırken bile eşim aynı fiyattan kendi kartıyla aldı.
Sistemimiz bu şekilde… Yeni girdiğiniz internet mağazanızın satışları nasıl gidiyor?
Açtığımızdan beri ortalama 480 müşteriye e-ticaretten satış yapmışız. Ve şu an %100 müşteri memnuniyeti var. İnsanların yorumları çok güzel. O noktada çok iyi gidiyoruz. Yatak odası alan müşteriye de, çay bardağı alan müşteriye de aynı güleryüzü ve hizmeti veriyoruz. İşin aslı bu kadar kısa sürede bu satışı yapacağımızı düşünmüyordum. Çalışma arkadaşlarıma da bir sene boyunca satış beklemediğimi, önemli olanın müşteri güvenini sağlamak olduğunu belirttim.
Hedefiniz nedir diye de soralım o zaman?
Ben EVONNA’yı Türkiye’de marka haline getireceğim, hedefim bu. Bunu da başaracağıma inanıyorum.
Evonna ve As Oda ile ilgilenirken Baydanlar ile ilgili de çalışmalar yapıyor musunuz?
Tabii ki, Baydanlar’ı büyütmeye devam ediyoruz. Düzce’de 3000 metrekare mağazamızı açtık. Çünkü Evonna, Baydanlar ve As Oda’nın konseptleri birbirlerinden tamamen farklı.
Bunların dışında başka projeleriniz var mı?
Zonguldak’ta çok büyük bir projemiz daha var. Sağolsun Kdz.Ereğli TSO Başkanı Arslan Bey’in tavsiyesiyle Zonguldak TSO Başkanı Metin Bey’ in önderliğiyle Zonguldak’ta mobilya mağazalarının olduğu 27.000 metrekare kapalı alan yapılıyor. On tane mobilya mağazası ve beş tane de kafeterya restoran gibi sosyal tesisin olduğu bir tesis yapılıyor. Tüm izinlerimizi hallettik, imzaları attık yakında inşaatımız başlayacak. Genelde Zonguldak Bartın Çaycuma mağazaları, Ereğli’den bir tek biz olacağız. Bir aksilik çıkmazsa bir buçuk sene sonra oradaki mağazamızı açmış olacağız. Ayrıca mobilya sektöründen olmasa da bir sene önce açtığımız Düzce’de BYD Motors isminde bir galerimiz var. Lüks araç kategorisinde ama şu anki ÖTV zamlarından dolayı çıtayı bir alt segmente de aldık.
Pandeminin sizleri nasıl etkilediğine de gelmek isteriz.
Mobilya sektörü de etkilendi, işlerimiz %60 azaldı ama kapalı kalan restoranlar, turizm ve diğer hizmet sektörlerinin yanında etkilendik demek ne kadar doğru bilmiyorum. Biz de bu dönemde ekip arkadaşlarımızla birlikte sosyal medyaya ağırlık verdik. Evonna’yı da bu süreçte kurduk.
Ticaret ve Sanayi Odasında aktif bir göreviniz var mı?
Daha önce Arslan Bey’den teklif geldi ama sürekli şehir dışında olduğum için olumlu yanıt veremedim, herhangi bir başarım da olmayacaktı. Ama artık Ereğli’deyim. Gelecek seçimlerde de aktif görevlerde olmasam da güzel şeyler başarılacağına ben yürekten inanıyorum.
Herhangi bir dernek üyeliğiniz var mı?
Kdz.Ereğlililer Derneği’nde daha önce yönetim kurulunda görev aldım, şu an üyeliğim devam ediyor. Avrupa Ereğlililer Derneği’nde de çalışmalar yaptık.
Bu kadar çok çalışmanızın sürekli ileriyi düşünmenizin bir motivasyon aracı var mıdır?
Birincisi işimi çok seviyorum, ikincisi gelecekte birilerine örnek olabilirim diye düşünüyorum. Çünkü ben de küçükken sevdiğim birisini örnek aldım. O zamanlar işin başında abilerim, babam var, çok aktif değilim. Simge Plaza Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Bey’in bana bir nasihatı olmuştu, hiç unutamam: ‘Hedefini daima yüksek tut, zıplamak için uğraş, yakalayamasan bile her geçen gün yaklaşırsın’ dedi. O sözü kulağımda küpedir. İnşallah biz de onun gibi gelecekte birilerine örnek olabiliriz.
Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ailemle, arkadaşlarımla vakit geçirmekten hoşlanıyorum. Denizi çok seviyorum. Yurtdışına gezme amaçlı değil her zaman ticari sebeplerle gittim. 3 yaşında Hanzade isimli bir kızım var. Göcek’teki teknemde ailemle tatil yapmayı seviyorum.
Son olarak Kdz.Ereğli’nin geleceğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Baba memleketim Sivas olabilir, Düzce’de doğmuş olabilirim ama Ereğli benim için gerçekten bambaşka bir yer. Ereğli’nin şimdiki haline üzülüyorum. Şu üniversite mevzusu bile beni üzüyor. Yıllar önce Ereğlililer Derneği olarak afişler bastırdık, çok istedik. O zaman çok sahiplenilmedi ama şimdi birlik beraberlik olduğu için adımlar atılmaya başlandı. Saadet Oruç Hanımın katkıları da yadsınamaz. Şu an için bu beraberliğin yakalandığını düşünüyorum. Hedef Kdz.Ereğli olduğu ve birlik beraberlik olduğu zaman burası hak ettiği yere gelir. Şehrimizin kıymetini bilip daha da büyütmek için çok çalışmalıyız.