Türk birliklerinde tercümanlık yapan SANG Kİ PAİK ya da askerlerimizin ona taktığı isimle KAMİL anlatıyor: “Türk askerinin üstünlüğü açık bir şekilde görülmüştü. Fakat tanıdığım kadarı ile bu insancıl, cana yakın insanlar nasıl oluyor da böyle bir saldırıya geçebiliyor, kısa bir sürede sayıca üstün düşmanı yok edebiliyordu. Bu ne yüreklilik bu ne görkemdi!
Dündar Sayılan’ın “Kore Savaşında Türklerle’’ isimli kitabından
Turhan İnan kimdir, nerede kaç yılında doğmuştur?
1930 yılının 18 Haziran’ ında Kozlu’ da doğdum. Çocukluğum, okul çağım hep orada geçti fakat bizim yaşadığımız devirde zorluk, kıtlık, açlık, sefalet vardı. Ben 3 yaşımdayken annem bir hastalık yüzünden vefat etmiş. Tabi şimdiki imkanlar olmadığı için ne olduğu da bilinmiyor. Şartlar müsait olmadığı için ilkokuldan sonra okuyamadım. 15 yaşında Kozlu Merkez Atölyesinde çalışmaya başladım. 1951 yılında babam beni askere yolcu etti ve çalıştığı Kozlu madeninde 1952 yılında madenci hastalığı yüzünden şehit oldu. Kore’ ye giderken Süveyş Kanalı üzerinde gemiyle geçtiğim sırada bir gece babamın da olduğu çok karışık rüyalar gördüm. Tabi öldüğünü bilmiyordum; memlekete döndükten sonra öğrendim… 5 kardeştik. İkimiz beraberdik, 3 tane de üvey kardeşimiz vardı fakat katiyen üveylik yoktu, hepimiz birdik. İki abim, bir ablam vefat etti nur içinde yatsınlar. Çok iyi bir ailede büyüdüm.
Kore Savaşı 1950-1953 yılları arasında yapılan, Çin-Sovyet destekli Kuzey Kore ile Amerika-BM destekli Güney Kore arasındaki savaştır. Soğuk Savaş’ın ilk sıcak çatışması olarak tarihe geçmiştir. Türkiye, BM kararına uyarak ABD’den sonra Kore’ye asker göndereceğini bildiren ilk ülke oldu. Anadolu’dan binlerce kilometre ötede, koca Asya Anakarası’nın öbür ucunda, Kore denen uzak bir ülkede 1950’den 1953’e kadar üç yıl süren kanlı bir savaş olmuş ve 5000 kişilik toplamda 10 tugay olarak “Mehmetçik” oralarda savaşmıştı. Şimdi Kore’de o kan ve barut dolu serüvenin bir anısı olarak Kumyangjangni’de “Türk Zafer Anıtı” ve bir de Puson’da Birleşmiş Milletler Ordusu Mezarlığı’nda “Türk Şehitliği” bulunuyor. Ve de bu Türk Şehitliği’nde, bu kavganın suskun birer tanığı olarak ebedi uykularını uyuyan 721 Türk şehidi…
Kaynak: https://m.bianet.org/bianet/ siyaset/5682-eski-bir-askerin-kaleminden-kore-savasi
Sizi Kore Gazisi olarak biliyoruz. Kore macerası nasıl başladı?
Vatani görevimi yapmak için 4 Nisan 1951 yılında asker ocağına gittim. Karacabey İstihkam Çavuşunda askerliğimi yapıyordum. Askere gidişimden bir sene sonra Kore’ye gidişime sebep olan olay ise; o sırada benimle birlikte vatani görevini yapmakta olan bir grup askerle komutanım arasında geçen konuşmadır. Komutanım şöyle demişti: ‘Evlatlarım; Uzakdoğu’da geleneklerine bağlı, saygılı, etrafına zarar vermeyen Kore Devleti kuzey ve güney diye ikiye bölünmüş ve birbirleriyle savaşmaya başlamışlar. Kuzeyi Rusya ve Çin; güneyi ise NATO’ya bağlı devletler destekliyor. Biz de Türkiye Cumhuriyeti olarak NATO Anlaşmaları gereği dost ve müttefik saydığımız Güney Kore’ye askeri birliklerimizi gönderiyoruz.’ Ben bu konuşmanın üzerine bir adım öne çıkıp Komutanıma gönüllü olarak Kore’ye gitmek istediğimi belirttim. Komutanım çok memnun oldu. Benden sonra iki arkadaşım daha gönüllü oldu ve benim Kore maceram böylece başladı. Kore’ye bizden önce gidenler vardı, ben 2. veya 3. kafileyimdir sanırım. Birinci kafile çok büyük zayiat vermiş. Tugayların muharebe gücü zayıflamış, takviye birlikler de gitmiş. 5500 kişiyle birlikte Amerikan Nakliye Gemisi ile 29,5 gün yolculuk yaptık. Yunanistan ve Siyamlı (Taylandlı) kişiler de vardı gemide, bir kaç yerden daha asker aldık yol üzerinde ama onlar az sayıdaydı. Yunanlılar bir takımla geldi. Onlarla da hep kavga ederdik gemide:)
Orada neyle karşılaştınız?
Bir aylık yolculuktan sonra Pusan Limanına çıktık. O günü hiç unutmam. Gemidekiler inmeye başladıkça, karton kutuların, kontrplak tahta yapım kutudan evlerin içinden Koreli çoluk çocuk, yaşlı ve kadınlar yavaş yavaş çıkmaya başladı. Perişan bir haldeydi Kore. Taş üstüne taş kalmamış. Erkekler savaşa gitmiş tabii. Ardından Vegas Karakol bölgesine geçtik. Amerika’ daki Vegas da eskiden böyle bir batakhaneymiş o yüzden Amerikalılar bu ismi vermişler. Bir akşam bize taarruz ettiler ve o muharebe tam 36 saat sürdü. Ben istihkamdım; mayın döşeme, mevzi yapma gibi işler yapardım. Piyadeler ise cephede savaşırdı. Hatta bir keresinde sıcak savaşın sürdüğü cepheye gidip iki tane esir alıp tugaya getirdik. Korece bilen çevirmenler tercüme etti. Biri subaymış biri de ermiş bu esirlerin. Bize taktiklerini söylediler. Ama cepheye piyadelerin savaştığı bölgeye giderken yürüdüğümüz yollar ölü, yaralı doluydu. Adım atarken dikkatli olmak zorundaydınız. 36 saat süren bu muharebede 300’e yakın ölü vermiştik yanlış hatırlamıyorsam. Bizim savaştığımız mevzi dışında 10- 20 km sağımızda solumuzda da farklı mevzilerde İngilizler, Amerikalılar gibi farklı milletler savaşıyordu.
Kore’de ne kadar kaldınız?
1 sene kaldık. Geniş koca bir saha; uçsuz bucaksız. Sonra tekrar gemiyle döndük. Yalnız bu başarıyla atlattığımız muharebeden dolayı Türkiye’ye dönmeden önce bizim taburu mükafat olarak bir haftalığına Tokyo’ya getirdiler. O zamanki Tokyo şimdi resimlerde gördüğümüz gibi değil tabii. 1945’te savaştan çıkmışlardı. Sene 51. Ama hızla kalkınmaya başlamışlar, o zaman da bize çok güzel gelmişti. Yürüyen merdiveni biz ilk orada gördük. Ayrıca tugayımızda da arada bir Amerika’dan gelen tiyatrocular eğlence gösterileri yapıyordu.
Türkiye’ye dönünce neler yaptınız?
Askere gitmeden önce de çalışıyordum. Dönüşte de çalışmaya Taş Kömürleri İşletmesinde, Kozlu’da devam ettim. Almanlar geldiler, Kozlu’da 22 tane Uzunmehmet kuyularının montajını yaptılar. 7 sene kadar Almanlarla çalıştım, bir müddet Karadon’da montaja gittim. Daha sonra Zonguldak Merkez Elektrik Atölyesinde mekanik kısmın ustabaşısı olarak görev yaptım. 1978 yılında emekli oldum. 30 senelik işçiliğimde 7 sene yeraltında çalışmışlığım vardır. Kaç yılında evlendiniz? 5 Aralık 1954’te eşim Aynur Hanım’la bir yuva kurduk. Çok konuşmalı, çok iyi bir insandı. Esasen Ereğli’liymiş ama babası Kozlu’ya madende çalışmaya gelmişti. Öylece akrabalar vasıtasıyla tanışıp evlendik. Üç çocuğumuz oldu. Bir de bebekken ölen bir çocuğum vardı. Oğlum Turgut 2014 yılında sizlere ömür. Diğer oğlum Burhan şu an Alaplı’da İplik fabrikasında vardiya amirliği yapıyor. Kızımın ismi de Belgin. Üç tane de torunum var. Eşimi 2000 yılında kaybettim.
Herhangi bir derneğe üyeliğiniz oldu mu?
Kozlu’daki iki spor kulübünün birleşmesi sonucu 1955 yılında kurulan Kozlu Spor Kulübü’nün kurucularındanım. 14 kişiydik, hepsi rahmetli oldu bir ben kaldım. 1969’da kurulan Kuvayi Milliye Mücahit Gazileri Derneği Zonguldak Şubesi kurucu üyeliğini yaptım. Bunlar dışında Muharip Gaziler Derneği üyesiyim.
Kdz. Ereğli’ye gelişiniz nasıl oldu?
Büyük oğlum o dönemlerde Ereğli’nin tanınmış müteahhitlerinden olan Cenap Ergener Bey’in yanında çalışmaya başladı. Kendisi İstanbul’da yaşıyor şimdi. Sağ olsun ailecek oğlumla ilgilendiler. Ben de oğlanın yanına gelip giderken burayı sevmeye başladım. Onların vasıtasıyla Ereğli’ye geldik ama her vakit buraya gelip yerleştiğime şükrediyorum. Ereğli çok güzel memleket. Kozlu’da kalsaydık çok körlenmiştik.
Kore’ye tekrar gitme fırsatınız oldu mu?
Evet. Türkiye’nin 3. olduğu 2002 Dünya Futbol Şampiyonası için Kore Gazisi olarak Resmi Heyetle birlikte davetli olarak Kore’ ye gitme şansına sahip oldum. Zonguldak Gaziler Derneğini arayıp Kore Gazisi bir kişiyi Kore’ye Şampiyonaya götüreceklerini söylemişler. Benim ismimi vermişler. Bu; hem bir futbol aşığı, hem de Kore Gazisi olarak benim için unutulmaz bir geziydi. Yaş 88 oldu ama hala sahaya gitsem de topa şöyle bir vursam derim:) O başka bir tutkudur benim için… Devlet protokolü ile gittim; 40 taneden fazla Milletvekili vardı. Murat Başeskioğlu’yla da orada tanıştım. 6 Haziran 2002’de Pusan’daki Birleşmiş Milletler Türk Şehitliğine ziyarete giderken Murat Bey, babasının da Kore Gazisi olduğunu söyledi. Tesadüf bu ya Mustafa Başeskioğlu’yla da tanışıyorduk, çok samimi olduk.
Nasıl geldi ikinci Pusan ziyareti?
Şehri tanıyamadık. Bizim gittiğimiz zaman, bahsettiğim kontrplak evlerde yaşıyordu insanlar. Şimdi modern bir şehir olmuş. Orada geçirdiğimiz 20 özel günden sonra ülkemize döndük.
Sizi hep Rahmetli Cevdet Evinç’le beraber görürdük? Kendisiyle nasıl tanıştınız? Kore’den mi yoksa ilerleyen yıllarda oluşan bir dostluk muydu bu?
Kore’den değil. Bir gün Kdz. Ereğli’ de İnönü Parkında baktım bana doğru gelen biri, yakasında da Kore rozeti var. ‘Hemşerim sen Kore Gazisi misin?’ dedim. Evet dedi. Bizim Gaziler Derneğine gel dedim. Esas buralılar ama İstanbul’da yaşıyorlar, arada da geliyorlarmış eş dost ziyaretine. Cebinden kimliğini çıkardı. Hemşerim diye konuşuyorum ama bir de baktım ‘Emekli Albay’ yazıyor kimlikte. ‘Eyvah Turan, sen naaptın’ dedim kendi kendime. Hemen özür diledim, ‘Albayım kusura bakmayın biraz saygısız konuştum’ dedim. Hiç önemsemedi, sağol dedi:) Sonra birlikte Derneğe gittik, daha sonraki yıllarda Kore Savaşı ile ilgili kitap çıkardık, sergiler yaptık. Bir yerde konuşmak gerekse pek konuşmazdı, ben de ‘Albayım’, sen varken bana düşmez, utanıyorum sen dururken konuşmaya’ derdim.
Unutamadığınız anılarınız oldu mu birlikte?
Sadi Ünsal isimli Karadeniz Bölge Komutanımız vardı. Bizi Kore Gazisi olarak sayıp Albayla beni evimde çiçeklerle ziyarete gelmişti. Bizi çok mutlu etmişti bu ziyaret. Çok keyifli bir sohbet oldu. Babası da Kore Gazisiymiş. Kendisini çok severim. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Bizim Komutan Balyoz Davasından yakalanmasın mı! Nasıl üzüldük… Askeriyeye gidiyoruz subaylara soruyoruz, kimse yanaşmıyor söylemeye; bizi karıştırmayın diyorlar. Çok sıkıydı o zaman Askeriye. Fehmi Karaaslan’la beraber Savcılığa gittik. En sonunda yerini tespit ettik; Hasdal’a göndermişler Sadi Paşa’yı. Cevdet Albay’a gittim hemen, ‘Haydi hazırlan Sadi Komutanı ziyarete Hasdal’a gidiyoruz. Bu yaştan sonra bir fenalık göreceksek de bunun için görelim, korkmayalım’ dedim ve randevuyla gittik Komutanımızı gördük.
‘Kore Savaşı Unutulmamalı’ isimli kitap çıkarma fikri aklınıza nasıl geldi?
Demir Çelik Müdürü Fazlı Bey’den geldi kitap basma fikri. Bir konu için gittiğimizde Cevdet Albayla bana ‘Çok güzel intibanız var, bunları kitap yapsanız iyi olur’ deyince ben uyandım. Biriktirmeye başladım. Kore’ye gidince de bir çok şey temin ettim. Murat Başeskioğlu’ndan da kitapla ilgili yardım istedim. O da Erdemir’i arayıp gerekli talimatı verdi. Erdemir kitap basım için maliyetin tamamına yakınını verdi, kalan miktar için de Cevat Kır yardımcı oldu ve 2004 yılında kitabımızı çıkardık. 2. baskısını da 2014 yılında Belediyenin katkısıyla çıkardık. 2006 ve 2008 yılında da Kore savaşıyla ilgili Fotoğraf Sergisi gerçekleştirdik.
Buradaki arşivinizde Kore Cumhurbaşkanından birkaç sene üst üste gelen teşekkür belgeleri görüyoruz…
Evet Savaşa katıldığımız için teşekkür belgeleri gönderdiler; onlar gönderince bizim Savunma Bakanından da teşekkür belgesi geldi.
2015’te vefat etmeden önce Cevdet Erinç Türkiye’nin en yaşlı Kore Gazisi ünvanına sahipmiş sanırız.
Evet, Muharip Gaziler Derneklerinden Türkiye çapında araştırma yaptık, bilinen en yaşlı Gazi olduğu için hatta dönemin Valisinden plaket de aldı.
Son olarak Kore savaşını konu alan ‘Ayla’ filmini izlerken neler hissettiğinizi de öğrenmek isteriz.
Duygulanmamak elde mi? O günleri yaşayan biri olarak filmi izlemek beni çok hüzünlendirdi. O günlere geri gittim.Çok güzel bir filmdi…
Bu keyifli sohbet için şükranlarımızı sunarız. Ben de sizlere evime konuk olduğunuz ve anılarımı aktarma imkanı bulduğum için çok teşekkür ediyorum.